İmam Cafer Es-Sadık (radıyallahu anh)

Adı, Nesebi ve Ailesi

İmam Cafer Es-Sadık’ın (radıyallahu anh) tam ismi, Ebu Abdillah Cafer es-Sadık b. Muhammed el-Bakır b. Ali Zeyne’l-Abidin b. Hüseyin b. Ali el-Haşimi el-Kureyşi el-Medeni’dir.[1]İmam Muhammed el-Bakır’ın en büyük çocuğudur.[2]Büyük oğlu Abdullah’a nispet edilerek “Ebu Abdillah” diye künyelenmiştir.[3]Musa ismindeki oğlundan dolayı “Ebu Musa” künyesiyle de anılmıştır. Sözündeki doğruluğundan dolayı kendisine “Sadık” lakabı verilmiştir.[4]Doğduğu tarih konusunda ihtilaf bulunmakla beraber kaynaklar umumiyetle 80/699–700 tarihini göstermektedir.[5]

İmam Cafer’in annesi, “Ümmü Ferve” künyesi ile anılan Fatıma bint Kasım b. Muhammed’dir.[6]Ümmü Ferve’nin babası Kasım, Hz. Ebu Bekir’in torunudur. Annesi, salahat ve ilmiyle meşhur “Sevde”,[7]anneannesi ise “Esma bint Abdurrahman b. Ebu Bekir”dir. Yani İmam Cafer, annesinin hem annesi hem de babası tarafından Hz. Ebu Bekir’in torunudur. O her zaman: “Ali’nin şefaatinden ne umuyorsam aynısını Ebu Bekir’in şefaatinden de umarım. Çünkü ben, onun iki taraftan evladıyım” derdi.[8]

İmam Cafer es-Sadık’ın altı kardeşi, on veya on bir çocuğu vardır. O, Abdullah isimli kardeşi ile aynı annedendir. Küçükken vefat etmiş olan Ubeydullah ve İbrahim adlı kardeşlerinin annesi ise Ümmü Hakim bint Üseyd b. Muğire es-Sekafiyye’dir. Ayrıca Ali, Zeynep ve Ümmü Seleme adlı kardeşleri de vardır.[9]Çocukları sırası ile şunlardır: İsmail, Abdullah, Ümmü Ferve, İmam Musa el-Kazım, İshak, Muhammed, Abbas, Ali el-Arıdi, Esma ve Fatıma es-Suğra. “On bir çocuğu vardır” diyenlere göre, Hamide el-Berberiyye’den Fatıma el-Kübra denen bir kızı daha vardır.[10]

Zühd ve Takvası

İmamCafer esSadık ihlaslı, keskin nazarlı, kuvvetli idrak sahibi, bolca zikir ve ibadet eden, son derece zeki, sağduyulu, sabırlı, metanetli, cömert, yumuşak huylu, müsamahalı, çok cesur, kuvvetli feraset sahibi, heybetli, muttaki ve mütevazi bir şahsiyetti.

İmam Malik onun bazı özelliklerini şöyle anlatır: “Yanında Resul-u Ekrem’den (sallallahu aleyhi ve sellem) bahsedildiğinde önce keyiflenir, ardından hüzünlenerek sararırdı.[11]Ne zaman yanına gitsem minderini kendi altından alıp benim oturacağım yere koyardı,[12]onu daima oruçlu vaziyette, ya namaz kılarken veya Kur’an okurken bulurdum.”[13]Hz. Peygamber’den ancak abdestli olarak hadis rivayet eder ve malayani konuşmazdı. Allah’tan korkan, aşırı zühd ve ibadet sahiplerindendi.[14]“Her ne zaman Cafer b. Muhammed’i görseydiniz anlardınız ki o, peygamber neslindendir”[15]sözleriyle yapılan tavsif, belki de onu anlatmak için en kısa ve öz tariftir.

Fakirlerin el açıp istemelerine gerek kalmadan zenginlerin onlara yardım etmesini isterdi. Kendisi de ailesine bir şey kalmayıncaya kadar infak ederdi.[16]Sofrasına garip ve kimsesizleri davet eder ve onlara ikram ederdi. Yatsı namazını kıldıktan sonra, erzak ve para çuvalını yanına alıp bizzat taşıyarak ihtiyaç sahiplerine dağıtırdı. Medineliler bunu yapanın İmam Cafer es-Sadık olduğunu ancak vefat ettiği zaman anladılar.[17]

Onun duasının makbul olduğu, “Allah’tan bir şey dilediği zaman, daha sözünü bitirmeden o şey oluverirdi” sözleriyle nakledilmiştir.[18]Arkasından kendisi için kötü bir şey söylenildiğini işitince kalkar, abdest alır, uzun uzun namaz kılar ve Allah’tan kendisine dil uzatanı affetmesini dilerdi.[19]

İmam Cafer es-Sadık herkese çok şefkatli ve sevecen davranırdı. Bir seferinde Ebu Hanife’ye, “İhram yasakları içinde olan bir Müslümanın, ceylanın rubaiye dişlerini kırması konusunda ne dersin?” diye sormuştu. O, “Ey Resulullah’ın oğlu, bu konuda bir şey bilmem!” deyince, İmam Cafer, “Çok zeki ve kurnazsın, ancak ceylanın rubaiye dişlerinin olmadığını, sadece seniy dişlerinin olduğunu bilemedin” diyerek latife etmişti.[20]

İmam Cafer, huzur-u İlahi’de kendini asi ve günahkâr görürdü. Allah’ın azametini ve heybetini idrak etmiş bir kul olarak şöyle dua ederdi: “Allah’ım, Sana asi olduğum halde nasıl, ne yüzle dua edeyim? Seni bilen bir kul olarak, Sana nasıl dua edip yalvarmayayım? Asi olsam da kalbimde Sen’in sevgin var. Günahlarla dolu olduğu halde elimi sana uzatıp gözlerimi ümitle açtım. Allah’ım! Sen azametliler azametlisi, ben esirler esiriyim. Günahımın esiri, suçumun rehiniyim. Allah’ım! Eğer beni affedersen o Sen’in şanındandır, eğer hakkımda ateşi takdir edersen, cehennem ehline, ‘Allah’tan başka İlah yoktur, Muhammed O’nun elçisidir’ diye nida edeceğim. Allah’ım! Kulun itaati seni sevindirir, isyanı ise Sana zarar vermez. Bana, Seni sevindiren şeyi nasip et, Sana zarar vermeyen günahlarımı da affet.[21]

İmam Cafer’in, ömrü boyunca siyaset ve devlet yönetimi ile ilgili bir talebi bulunmadı. Mesela, Ebu Müslim el-Horasani Emeviler devrinde kıyama niyet edince, ona hilafeti teklif etmiş, İmam Cafer kabul etmemiş hatta mektuplarını da yakmıştı.[22]İmam Cafer, kendi devrinde cereyan eden çok mühim siyasi hadiseler içindeyken ve Müslüman halkın ekseri onu halifeliğe Seffah ve Mansur’dan çok daha layık görürken siyasetten uzak durmuş ve kendini ilme vakfetmeyi tercih etmiştir.[23]

Vefatı

İmam Cafer es-Sadık, hicri 147[24]veya 148 yılı[25]Şevval ayının 7.[26]veya 25. günü[27]yahut Recep ayının ortalarında[28]pazartesi günü[29]Medine’de vefat etmiştir (148/765).[30]On iki imamın en uzun yaşayanı İmam Cafer es-Sadık’tır.[31]İmameti 33 yıl 10 ay sürmüştür.[32]

Medine’de Baki kabristanında, babası İmam Bakır ve dedesi İmam Zeyne’l-Abidin,[33]amcası Hasan ve büyükannesi Hz. Fatıma’nın yanlarına[34]ya da babası ve dedesinin amcası Hasan b. Ali’nin bulunduğu kabre defnedilmiştir.[35]Bazı rivayetlere göre dedesi İmam Zeyne’l-Abidin de aynı kabirde medfundur.[36]İbnü’l-Esir ve diğer bazı müelliflere göre de o, babası ve dedesi bir kabirde, Hasan b. Ali b. Ebi Talib’in yanındadır.[37]

Özellikle Şii kaynaklarında zehirlenip şehit olarak vefat ettiği,[38]buna Halife Mansur tarafından yemeğine koydurulan zehrin sebep olduğu söylenir[39]ancak bu konuda bir kesinlik yoktur. Aksine, Mansur’un O’nun vefatına son derece üzülüp sakalı ıslanıncaya kadar ağladığına dair rivayetler de vardır.[40]Ziyaret mahalli olan kabri, hicri 1344’te, Şevval ayının 8’inde yerle bir edilmiştir.[41]

İlmi Kişiliğive Tahsil Hayatı

On beş yıl kadar dedesi İmam Zeyne’l-Abidin’in (95/713) yanında kalan[42]İmam Cafer, daha sonra 114/733 tarihine kadar 20 yıla yakın babası İmam Bakır’ın yanında eğitimine devam etti.[43]Ata b. Ebi Rebah, Urve b. Zübeyr, İbni Ömer’in mevlası Nafi, İbn Şihab ez-Zühri (124/742), İkrime, Muhammed b. Münkedir, Ubeydullah b. Ebi Rafi’ ve İbn Ebi Meryem gibi birçok âlim, İmam Cafer’in hocaları arasında sayılır. Özellikle Hadis ilmini dedeleri İmam Zeyne’l-Abidin ve Kasım b. Muhammed’den almıştır.[44]

Batılı araştırmacılardan Hodgson, “İmam Cafer kendi zamanının en seçkin hadis ve fıkıh otoritesiydi. Alioğulları’na bağlı olan Şia’nın da lideri pozisyonunda idi. Şia’nın fıkıhtaki duruşu İmam Cafer zamanında belirginleşmeye başlamıştır. Fakat fıkıh sistemlerini ona nasıl atfettikleri belli değildir” der.[45]Şii öğretinin İmam Cafer es-Sadık tarafından tesis edilmediğini söyleyen pek çok bilgin bulunmaktadır. Mesela Endelusi, “Şia onun hakkında birçok yalan uydurmuş ve Caferi Mezhebi’ni ona nispet etmişlerdir”der.[46]

Ehl-i Sünnet âlimleri Cafer Sadık’ı, hadiste sika, fıkıhta içtihat derecesinde, nakline ve görüşlerine güvenilir bir hadis-fıkıh âlimi ve başta Kitap ve Sünnet olmak üzere dayanacağı kaynakları ve içtihadında uygulayacağı metotları bulunan ve ismet sıfatı olmayan bir müçtehit olarak kabul etmektedirler.[47]Onun, ilimdeki yetkinliğini bütün âleme ilan edip, “Beni kaybetmeden ne soracaksanız sorunuz, zira benden sonrakiler size benim anlatacaklarımı anlatamazlar” buyurduğu da nakledilmiştir.[48]

İmam Cafer’in Medine’deki evinde tesis ettiği ders halkaları, hadis, tefsir, hikmet, kelâm ve edebiyatın büyük âlimlerinin mezun olduğu bir İslâm Üniversitesi gibiydi İslâm toplumuna giren felsefi düşünceler sonucu, itikadî esaslarda ortaya çıkan şüphe, inkâr ve dine saldırı da yine bu üniversitenin yaydığı ilimle bertaraf ediliyordu.[49]

Cafer es-Sadık’ın tabii ilimler ve özellikle kimya konusunda geniş çalışmaları bulunduğu, bu konudaki bilgilerini kabiliyetli gördüğü öğrencisi Cabir b. Hayyan’a öğrettiği yaygın rivayetler arasındadır. Gerek kimya gerekse cifr, tılsım, havas, huruf gibi sırri ilimlerde uzman olduğu, kitaplar yazdığı, öğrenciler yetiştirdiği, keşifler yaptığı söylenmiştir.[50]

Talebeleri

İmam Cafer es-Sadık’tan başta fıkıh olmak üzere çeşitli ilimler tahsil eden ulemanın sayısı oldukça fazladır. Hatta bazı müellifler Ehl-i Sünnet’in dört mezhebine de kaynak olarak İmam Cafer es-Sadık’ı göstermiştir.[51]O’nun talebeleri arasında şüphesiz en ilgi çekici olanı İmam Azam Ebu Hanife’dir[52](150/768).[53]

Tabiin tabakasından olan Yahya b. Said el-Ensari, Eyyub es-Sahtiyani, Eban b. Tağlib el- Bekri el-Kufi (141/759),[54]Ebu Ömer b. el-Ala ve Yezid b. Abdullah el-Hadi,[55]Malik b. Enes (179/796),[56]Evzai (157/774), Süfyan es-Sevri (161/778),[57]Malik b. Dinar (131/748), Fudayl b. Iyaz (187/803), Süfyan b. Uyeyne, İbn Ebi İmran (198/814), Süleyman b. Mihran (148/765), Şube b. Huccac (160/777), Muhammed b. el-Hasan eş-Şeybani; ayrıca kendi oğulları olan İsmail b. Cafer ve İmam Musa el-Kazım (183/799) İmam Cafer’in talebeleri arasındadır.[58]

Felsefe ve Kelam ilminde meşhur olan Zürare b. Ayan,[59]Hişam b. el-Hakem, Mümin et-Tak,[60]Muhammed b. Müslim, Mufaddal b. Ömer ve Hişam b. Salim, Şii müelliflere göre İmam Cafer es-Sadık’ın bizzat yetiştirdiği halefleridir.[61]Muhammed b. Müslim, Cemil b. Derrac, Hamran b. Ayan, Ebu Basir ve Abdullah b. Sinan ise diğer ilimlerin yanı sıra özellikle fıkıh ve tefsir usulünde temeyyüz etmişlerdir.[62]

Ayrıca onun ders halkasından istifade edenler arasında: Medine-i Münevvere’deki halkın çoğunluğu, oraya ziyaret için gelenler ve kendisi ile Irak’ta mülaki olanlar da sayılabilir. İlim meclisinin genellikle iki bin kişiden fazla olduğu,[63]meşhur âlimlerden yaklaşık 4 bin kişinin ondan ilim öğrendiği ve sohbetlerine katıldığı rivayet edilir.[64]

İmam Cafer’in Bazı Münazaraları

İbn Ebi’l Avca gelir ve İmam Cafer es-Sadık’tan eşyanın hadis olduğuna dair delil ister. İmam Cafer: “Büyük-küçük, her ne varsa kendi misli olan bir şeyle birleşince daha büyük olur. Bu durumda ilk halinin zevali ve başka bir hale dönüşmesi söz konusudur. Eğer ezeli olsaydı, zevale uğramaz ve değişmezdi. Çünkü bir şey zevale uğrayıp değişiyorsa, yaratılıp yok edilmeye maruz demektir. Bir şeyin yok iken vücuda gelmesi sonradan yaratıldığını gösterdiği gibi, var iken yok olması da hadis olduğunu gösterir. Ezel ve adem sıfatları bir şeyde beraberce bulunamaz. Demek ki eşya ezeli değildir” der.[65]

Bir inkârcı, “Allah eşyayı hangi maddeden yaratmıştır?” diye sorar. İmam Cafer “Yoktan” deyince, inkârcı “Yoktan, nasıl olur da bir şey meydana gelir?” diyerek itirazını devam ettirir. İmam Cafer, “Eşya, ya bir şeyden yaratılmıştır yahut yoktan. Eğer Allah eşyayı kendi yanında bulunan bir şeyden yaratmış olsa, bu şey, Allah gibi ezeli olurdu. Bu ezeli şey, tek bir cevher ve aynı renk olmak zorunda olurdu. Çünkü ezeli olan bir şey, sonradan olmaz ve değişmez. Oysa âlemde değişik renkler ve çeşitli biçimlerde birçok cevher meydana gelmiştir. Hayatın yaratıldığı şey canlı ise ölüm nereden gelmiştir? Eğer ölü ise, bu ölü şeye hayat nereden gelmiştir? Şu halde kadim ve ezeli olan varlık, ölüden ya da diriden meydana gelemez. Çünkü hayat sahibinden, eğer O, ezeli hayat sahibi ise ölü çıkmaz. Ölü olan şey de, mademki ölüdür, ondan kadim ve ezeli bir şey çıkmaz. Çünkü ölünün ne kudreti vardır, ne de ebedi kalması söz konusudur” diyerek onu ilzam eder.[66]

İmam Cafer es-Sadık’a İsnat Edilen Eserler

İmam Cafer’e, pek çok akidevi ve fıkhi söz, fikir, eser, risale isnat edilmiştir.[67]Bu eserlerin adedi ve isimleri değişik kaynaklarda farklı ele alınmıştır. Kitabu’t-Tevhid, Misbahu’ş-Şeria ve Miftahu’l-Hakika,[68]Tefsiru’l Kur’an,Menȃfiu Suveri’l-Kur’an, Esrȃru’l-Vahyve Havassu’l-Kur’ani’l-Azimgibi kitap ve risalelerin onun eserleri olduğu söylenir.[69]Cabir b. Hayyan’ın, Cafer es-Sadık’a ait 1000 varaklık muhtelif eserleri 500 risalede topladığı ifade edilir.[70]

İbn Teymiyye ye göre, Cafer hakkında intişar etmiş yalanlar vardır ve sika ravilerin ondan yaptıkları meşhur nakiller, müfterilerin ona yaptıkları yakıştırmalara muhaliftir.[71]“Yine de bu kadar muhtelif rivayetlerin yapılıp ona isnat edilmesi, İmam Cafer es-Sadık’ın din ilimleri yanında tabii ilimlerde de söz sahibi olduğunu gösterir” diyen Horasȃni de önemli bir noktanın altını çizer.[72]

Risale-i Nur’da İmam Cafer es-Sadık

            Bediüzzaman Said Nursi, eserlerinde İmam Cafer’den medih ve sena dolu ifadelerle şöyle bahseder:

        …Hazret-i Hüseyin’in neslinden gelen imamlar, hususan Zeyne’l-Abidin ve Cafer-i Sadıkki, her biri birer manevi mehdi hükmüne geçmiş, manevi zulmü ve zulümatı dağıtıp envar-ı Kur’aniyeyi ve hakaik-i imaniyeyi neşretmişler, cedd-i emcedlerinin birer varisi olduklarını göstermişler.[73]

…Hazret-i Hüseyin’in (r.a.) silsile-i nuraniyesinden gelen Zeyne’l-Abidin,Cafer-i Sadıkgibi eimme-i alişan ve hakiki verese-i Nebeviye gibi çok mehdimisal zevat-ı nuraniye…[74]

“…Başta Cafer-i Sadık(r.a.), Gavs-ı Azam (r.a.) ve Şah-ı Nakşibend (r.a.) olarak herbiri, ümmetin bir kısm-ı azamını tarik-i hakikate ve hakikat-i İslamiyete irşad edenler…[75]

Bediüzzaman çeşitli risalelerinde kullandığı “ebced”hesabına itiraz edenlere verdiği cevapta: “Cafer-i Sadık(r.a) ve Muhyiddin-i Arabi (r.a.) gibi esrar-ı gaybiye ile uğraşan zatlar ve esrar-ı huruf ilmine çalışanlar, bu hesab-ı ebcediyi gaybi bir düstur ve bir anahtar kabul etmişler[76]diyerek, İmam Cafer’in de bu hesaplama şeklini kullandığını söyler. Bu sözler, Bediüzzaman Said Nursi için, İmam Cafer’in bizzat hüccet ve burhan olduğunu göstermektedir.

Kaynaklar

 

Ahmed Emin, Duha’l-İslam, Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut, tsz.

Bahşayişi, Akiki, Tabakat Müfessiran Şia, Müessesetü Al-i Beyt, Kum, h.1371.

Cafer el-Halili, el-Medhalu İla Mevsuati’l-Atebati’l-Mukaddese,Müessesetü’l- Alemi, Beyrut/ Lübnan, 1407/1987.

el-Cevzi, ibnü’l-Kayyim, Sıfatu’s-Safve,Beyrut, 1979.

el-Cündi, Abdülhalim, “El-İmam Cafer es-Sadık”,tahkik: Kemal es-Seyyid, Müessesetü Ensȃriyan, Kum 1995/1415.

Ebu Zehra, Muhammed, İmam Cafer, çev. İbrahim Tüfekçi, Şafak yayınları, İstanbul,1992.

Edib, Adil, el-Eimmetü’l-İsnaaşer, Müessesetü’l-A’lemi, Beyrut 1405/1985.

el-Endelusi, Ebi Abdillah Muhammed b. İsmail b. Muhammed b. Abdurrahman b. Halfun el-Ezdi el-Unebi, (636), Esmau Şuyuhi Malik İbnu Enes,(Tahkik: Ebi Abdilbari Buşame el-Cezairi)Mektebetu Advai’s-Selef, Riyad, (h.1425) 2004.

Fığlalı, Ethem Ruhi, İmȃmiyye Şiası, (Caferiyye Mezhebi) Doğuşu, Gelişmesi ve Görüşleri,Selçuk Yayınları-Kent Basımevi, İstanbul 1984.

el-Hakimi, Şeyh Muhammed Rıza, Levla es-Senetan Leheleke’n-Nu’man, y.y.,1985.

Haydar, Esed, Camiatü’l-İmam es-Sadık ve Medarisü’l-İslami’l-Uhra, Hazırlayan: Abbas el-Musevi (Kemal es-Seyyid) Müessesetü Ensariyan, Kum, 2008.

Hodgson, “Djafar al-Sadık”,The Encyclopedia of Islam, Leiden, II, 374-375.

Horasani, Hüccetü’l-İslam Vaizzade, Tebliğ: “Devrü’l-İmami’s-Sadık- fi Hareketi’l- İlmiyyeti fi Sadri’l-İslam”, İmam Cafer es-Sadık- Dırasat ve Ebhas, Müsteşariyyetü’s-Sekafe, Şam tsz.

İbn Cevzi, İmam Cemalüddin Ebu’l-Ferec,Sıfatu’s-Safve (Resulullah’ın (s.a.v.) Ashabının ve Belde Belde Allah Dostlarının Hayatı ve Faziletleri),çev. Abdülvehhab Öztürk, Kahraman Yayınları, İstanbul, 2006.

İbnü’l-Esir, İzzuddin Ebu’l- Hasan Ali b. Ebi’l- Kerem Muhammed (630/ 1232), El-Kamil fi’t-Tarih, (I-XIII), Daru Beyrut, Beyrut 1982.

İbnü’l-Hacer el-Askalani, El-Hafız Ebu’l-Fadl Şihabüddin Ahmed b. Ali (h.773-852), Tehzibü’t-Tehzib, I-VI, Darü’l-Marife, Beyrut 1996.

İbn Hallikan, Vefayatu’l-Ayan, I-VIII, Beyrut, tsz.

İbnü’n-Nedim, Ebu’l-Ferec Muhammed b. İshak, el-Fihrist, Matbaatu’l-İstikame, Kahire, tsz.

İbn Sad, Tabakatü’l-Kübra, (I-X), Darü’s-Sadr, Beyrut, tsz.

İbn Teymiyye, Ebu’l-Abbas Takiyüddin Ahmed b. Abdülhalim, (728/1263), el-İstikame,(thk: Muhammed Reşad Salim), Camiatu’l-İmam Muhammed İbn Suud el-İslamiyye, Riyad, 1983.

İbn Vadiran, Tarihü’l-Abbasiyyin, (Tahkik: Münci el-Kabi), y.y., Beyrut, 1993.

Kehhale, Ömer Rıza, Mucemu’l-Müellifin, Beyrut, tsz.

el-Kummi, Sad b. Abdullah Ebi Halefi’l-Eşari, Kitabu’l-Makalat ve’l-Fırak,Tahran, 1963.

Mağribi, Kadi Ebi Hanife en-Numan b. Muhammed et-Temimi (363), Şerhü’l-Ahbar Fi Fedaili’l-Eimmeti’l-Athar,I-III, Daru’s-Sekaleyn, Beyrut,1993.

Meclisi, Muhammed Bakır b. Muhammed Taki b. Maksud Ali, (1110/1698), Biharu’l- Envari’l-Camia li-Düreri Ahbari’l-Eimmeti’l-Athar,(I-CX),II. Baskı, Müessesetü’l Vefa, Beyrut 1403/1983.

Muhammed el-Halili, Min Emali’l-İmam es-Sadık, (I-IV), Müessesetü’l-Alemi li’l- Matbu, Beyrut 1984/1404.

Muhsin el-Emin, İmam Seyyid, Ayanu’ş-Şia, Daru’t-Tearüf, Beyrut, 1983.

Mutahhari, Ayetullah Murtaza (1399/1979), Min Hayati’l-Eimmeti’l-Athar, ed-Daru’l- İslamiyye, Beyrut, 1413/1992.

Mübeyyad, Muhammed Said, Mevsuatu Hayati’t-Tabiin ve Tabiihim, Neşr: Mektebetü Dari’l Feth, Tevzi: Daru’s-Sekafe, Katar, (1423-2003).

el-Müceddidi, Abdullah Faruki, Ehl-i Beyt ve Oniki İmamlar, FİAV, Bars Matbaası, Ankara, 1999.

Nursi, Bediüzzaman Said, Mektubat, Envar Neşriyat, İstanbul, 1992.

Nursi, Bediüzzaman Said, Şualar,Envar Neşriyat, İstanbul, 1992.

Nursi, Bediüzzaman Said, Lemʻalar,Envar Neşriyat, İstanbul, 1992.

Öz, Mustafa, “Cafer es-Sadık”, DİA, VII, İstanbul 1993, s.1-3.

Sezgin, Fuat, GAS: Geschichte des Arabischen Schrifttums,I-IX, Leiden, E.J.Brill, 1967-84, I-X; (Tarihu’t-Turasi’l-Arabi,Arapçaya çev. Mahmud Fehmi Hicazi, I-VIII, Riyad 1982-88.)

eş-Şehristani, Ebu’l-Feth Muhammed b. Abdülkerim, el-Milel ve’n-Nihal,nşr. Ahmed Fehmi Muhammed, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, tsz.

eş-Şek‘a, Mustafa, el-Eimmetü’l-Erba‘a – İmamu’l-A‘zam Ebu Hanife en-Nu’man, Dâru’l -Kütübi’l-İslâmiyye, 1977.

Sami, Şemseddin, Kamusü’l-Alam, Mihran Matbaası, İstanbul, 1891.

et-Tabresi, Imadüddin el-Hasan b. Ali, (h.7.yy.), Esraru’l-İmame, Müessesetü’t-Tabi’t-Tabia Li’l-İstaneti’r-Radviyyeti’l-Mukaddese, Meşhed, h.1422.

et-Tabresi, eş-Şeyh Ebu Ali Eminüddin Fadl b. Hasan b. Fadl (548/1153), İ’lamü’l-Vera bi İlami’l-Hüda, Daru Mektebeti bi’l-Hayat, Beyrut 1985.

Tahir, el-Habib b., (Tunus Din İşleri Bakanlığı), “Cafer es-Sȃdık, Ebu Abdillah Cafer b. Muhammed el-Bȃkır”Mevsuatu Alami’l-Ulema ve’l-Üdebai’l- Arabi’l-Müslimin,(I-XV), Tunus: El-Munazzamatu’l-Arabiyye li’t-Terbiyeti ve’s-Sekafeti ve’l-ʻUlum, Daru’l-Cil, Beyrut, 1426 /2005., V, 312-320.

Tebraiyan, Muhammed Hasan, Tebliğ: “Hayatu’l-İmami’s-Sadık ve Kabasün min Ahlakıhi ve Adabihi”, Mü’temerü’l-İmami Cafer es-Sadık ve’l-Mezahibi’l- İslamiyye, Yayın: el-Müsteşariyyetü’s-Sekafetü Cumhuriyyeti’l- İslamiyyeti’l-İraniyye, Beyrut, 1997.

Yakubi, Ahmed b. Ebu Yakub İshak b. Cafer b. Vehb b. Vadıh (284/897), Tarihu’l- Yakubi, (I-II), Darü’s-Sadır, Beyrut tsz.

Zirikli, Hayreddin, el-A’lam,basımevi ve y.y., 1954.

ez-Zehebi, Şemsüddin Ebi Abdillah Muhammed b. Ahmed b. Osman, (748/1347) Mizanu’l-İtidal,(I-IV) Daru’l-Marife, Beyrut, 1963.

ez-Zehebi,Tarihu’l-İslam ve Vefayatu’l-Meşahir ve’l-A’lam, (I-X), Tahkik: Avvȃd Ma’ruf,Daru’l Garbi’l İslami, Beyrut, 2003.

ez-Zehebi,Tezkiretü’l-Huffaz, basımevi yok, Haydarabad, 1956.

ez-Zehebi,Siyeru ʻA’lami’n-Nübela, (I-XXV), nşr. Beşşar Avvad Ma’ruf, Müessesetü’r-Risale, Beyrut 1996.

Zeydan, Abdülkerim, el-Medhal li Dırasati’ş-Şeriati’l-İslamiyye, Mektebetü’l-Kudüs, Bağdat, 1976.

Zuhayli, Vehbe, Tebliğ: “el-İmam Sadık, Hasaisuhu-Fıkhuhu”, İmam Cafer es-Sadık Dırasat ve Ebhas, Müsteşariyyetü’s-Sekafiyye, Şam, tsz.

 

Dipnotlar

[1]İbn Hallikan, I: 327.

[2]Sami, III: 1820.

[3]el-Cevzi, II: 168.

[4]İbn Hallikan, I: 328.

[5]Zirikli, II, 121.

[6]el-Endelusi, 134.

[7]İbn Sa’d, V: 187.

[8]Zehebi, Tezkire, I: 167.

[9]el-Fadl et-Tabresi, 312.

[10]Muhsin el-Emin, I: 660.

[11]Zuhayli, 147.

[12]el-Endelusi, 134.

[13]Askalani, Tezhib, I:444.

[14]Mutahhari, 126.

[15]Zehebi, Siyeru A’lam, VI: 257.

[16]Zehebi, Tezkire, I:167.

[17]Muhsin el-Emin, I: 660.

[18]Muhammed el-Halili, IV:158.

[19]Ebu Zehra, 78.

[20]İbn Hallikan, I:328.

[21]Tebraiyan, 309.

[22]Şehristani, II:154.

[23]Fığlalı, 163.

[24]el-Endelusi, 134.

[25]Yakubi, II:381.

[26]el-Kummi, 79.

[27]İbn Hallikan, I:327.

[28]Muhsin el-Emin, I:659.

[29]Cafer el-Halili, 212.

[30]Zirikli, II:121.

[31]Müceddidi, 341.

[32]el-Kummi, 79.

[33]İbn Vadiran, 119.

[34]Muhammed el-Halili, IV:148.

[35]İbn Hallikan, I:327.

[36]Tahir, V:320.

[37]İbnü’l-Esir, V:589.

[38]İmadüddin et-Tabresi, 81.

[39]Ahmed Emin, III:265.

[40]el-Cündi, 361.

[41]Müceddidi, 341.

[42]Muhsin el-Emin, I:659.

[43]Muhammed el-Halili, IV:148.

[44]Ebu Zehra, 32.

[45]Hodgson, II:374.

[46]el-Endelusi, 134.

[47]Öz,VII:2.

[48]Zehebi, Tarih, III:831; Mağribi, III:293.

[49]Ebu Zehra, 88; Muhammed el-Halili, IV:162.

[50]Öz,VII:2-3.

[51]Muhammed el-Halili, IV:181.

[52]Ebû Hanîfe’nin, onun öğrencisi olması durumunu şu şekilde değerlendirenler de vardır:“İmam Cafer es-Sâdık ve Ebû Hanîfe aynı sene dünyaya gelmişler, dolayısıyla aynı yaştadırlar. Gerçi aynı yaşta olmak, diğerinden ders almaya ve talebe olmaya mani değilse de ekseriyetle kişi kendinden küçüklere ders verir. İmam Cafer ve Ebû Hanîfe arasındaki ilişki ise ilim ve marifetlerinin tebâdülü sahasında ortaya çıkmıştır.” (Bkz. eş-Şek‘a, 57).

[53]Zehebi, Tarih, III:830; Kehhale, III:145.

[54]Zehebi, Mizan, I: 5.

[55]Zeydan, 175.

[56]Kehhale, III:145; Zirikli, II, 121.

[57]Kehhale, III:145; Meclisi, XLVII:27.

[58]Meclisi, XLVII:27-28; Muhammed el-Halili, IV:163-164.

[59]İbnü’n-Nedim, 220.

[60]Ahmed Emin, III:269-270.

[61]Bahşayişi, I:277.

[62]Edib, 174.

[63]Muhammed el-Halili, IV:163.

[64]Meclisi, XLVII:27.

[65]Muhammed el-Halili, IV: 171.

[66]Ebu Zehra, 91.

[67]Ahmed Emin, III:264.

[68]Sezgin, I: 528-531; Muhsin el-Emin, 668-669.

[69]Sezgin, I:528-531.

[70]İbn Hallikan, I:327.

[71]İbn Teymiye, I:191.

[72]Horasani, 257.

[73]Nursi, Mektubat, 100.

[74]Nursi, Lem’alar, 20.

[75]Nursi, Şualar, 95.

[76]Nursi, Şualar, 712.

Bu yazıyı paylaş