
Yetiş İmdadımıza
Dünyayı âhiretin mezrası bilemedik Esen fırtınalarla sağa sola devrildik Birer müflis olarak yolun sonuna geldik Uzat nurlu elini, perişandır hâlimiz Hazan vurmuş yapraklar, kuru dallar
Dünyayı âhiretin mezrası bilemedik Esen fırtınalarla sağa sola devrildik Birer müflis olarak yolun sonuna geldik Uzat nurlu elini, perişandır hâlimiz Hazan vurmuş yapraklar, kuru dallar
Her kıtada mahsul veren ağaçtır Her dilde, her dudakta yeni tattır Yedi veren, yetmiş veren başaktır Ümidi mayalar hicret kuşları Allah rızasıdır derdi gayesi İmanıdır
Döndürdüler baharda hazan vurmuş yaprağa Gömdüler diri diri masumları toprağa Gözü dönmüş nadanlar kıydılar insanlığa Bir Yusuf daha göçtü zulme maruz kalarak Çileden işkenceden payını
Sorgu sual etmeden evimize daldılar Suçlayıp ihanetle, hücreye kapattılar Her türlü işkenceyi utanmadan yaptılar Allah var, âhiret var, kula minnet eylemem Baharda hayallerim çiçekli bir
Yusuflara… Kapkaranlık gecede gökler yarıldı birden Bizleri can evinden vurdular anneciğim Depremlerle art arda yer oynadı yerinden Kol-kanat bırakmadı kırdılar anneciğim Lâl kesildi vicdanlar, kör
Kimsenin doğrusuyla eğrisiyle uğraşmaz Suçlamaz hiç kimseyi eksik kusur aramaz Yürüdüğü Hak yoldan bir milim dahi şaşmaz Soluk soluğa koşar durmaz gönül insanı Daima ölçüsüdür
Geçmiştik ana yurda Balkan savaşlarında Nice kurban vermiştik Meriç’in sularında Adsız namsız şehitler yatıyordu koynunda Geçti bahar, bitti yaz, şimdi hazan mevsimi Yollardaydı mazlumlar tekrar
Yaşlar akar yıllardır o sımsıcak yüzünden Bir abide gibisin bugün dertten hüzünden Yürürsün adım adım bir kutlunun izinden Yiğidim öz yurdunda seni sürgünde gördüm
Her taraf cıvıl cıvıl, tabiat diriliyor Binlerce ses ve soluk birbirine giriyor Günden güne benim de sol tarafım eriyor Ben yurduma, yurdumun baharına hasretim