
Sanki sabaha küskün hüzün yüklü tan yeri Ne zaman biter bulutların mahzun seferi Sağımız yangın duman, solumuzda seller var Kalbler kırık kederli, peşimizde canavar İman

Tut bugünün elinden, iklimine al çocuk! Bulutların ağarsın, yağmurların dinmesin. Kurusun harbin kökü, yeşersin hep mutluluk; Masmavi semalardan güvercinler inmesin. Yak bugünün gönlüne, ümitten bir

Bereketlensin ömrüm gün, dakika, saniye Sonsuza giden yollar açılsın bu fâniye Son fasılda yüreğim hep Seni diye diye Yürüt beni Allah’ım rızana adım adım

Tazeler ümidini her yeni gün başlarken Bulutlar rahmet olup üzerine damlarken Hüzün kaplar Meriç’i geceyi ağırlarken Taşır yolcularını her gün yaban ellere Şahit olur suyunu

Ezan sesinde hasrettir yâdın Kıpırdanır dudaklar anarken adın Gönlümün pınarından sızarken tadın Kevser’in başında bir gökçek yüzlü Sözlerin mânâsı gözlerde gizli Söyleme, sükût et olsa

Umut dağının eteklerinde kızıl laleler, Dizilirler bağrı yanık derviş gibi yan yana. Hû çekerler fecirlerde, gecelerde nâleler… Börtü böcek, binbir çiçek cûșa gelip uyana. Tövbe

Duygusuz olmak kadar dünyâda lâkin derd yok; Öyle salgınmış ki mel’un: Kurtulan bir ferd yok! Kendi sağlam… Hissi ölmüş, rûhu ölmüş milletin! İşte en