
Gurbet Günleri
Bilir misin, kaç gün doğar ufuktan; Kaç kızıla boyanır o mağrur tan? Bir rüyadan ayılırken birçok can, Umut olup açar gurbet günleri. Coşarken kalb beş

Bilir misin, kaç gün doğar ufuktan; Kaç kızıla boyanır o mağrur tan? Bir rüyadan ayılırken birçok can, Umut olup açar gurbet günleri. Coşarken kalb beş

Başka dil konuşmazdım vuslatın dili olsaydı Susmazdım seher bülbülleri gibi Sen yılkı kısraklarını bilir misin Süreyya? Onlar sadece koşmayı bilir Yeleleri alevden al kısraklar şimdi

Dünyanın bir yerinde, Nice gurbet devrinde, Binler halkın seyrinde, Ezilmesin garipler! Dost, dostuna giderken; Sohbet, muhabbet derken… Gülüp bayram ederken, Üzülmesin garipler! Asılmaz levhalara, Varılmaz

Adın güzel, Sense adından güzel Gönüllere şifa ay yüzün vardı. Saçların geceden uzun ve kara Ölüler dirilten can sözün vardı. Yetimliğin yaktı yıllarca içim Çöllerinde

Johann Wolfgang von Goethe Aziz ruhlar sallamış beşiğini Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara Raks eder gibi iner mermer kayalara Haykırır sevincini semalara Sevinç sevinç berrak

“Bismillah” diyerek başladın insanlık için büyük bir hayra. Dert edinip kim senin gibi her kulun imanını kayıra. Ah, yazdığı risalelerin talebesi olan Üstadımız! Nurların elmas

Kalbim kırık insan kardeşlerime Ne hâlden anlar ne hatır bilirler Kalem kırık iman kardeşlerime Zulümden ne ürker ne irkilirler Gözyaşına kana bigâne kalıp Yiyip içerek

Şafak vakti gökleri sararken saba bir ses Uyanırdı varlıklar, kalbler coşup taşardı. Âb-ı hayat ufkunda dipdiriydi her nefes Mescitler tıklım tıklım, saflar bini aşardı; Şafak

Kullara sürûrdur keremin Vâbestedir zamana hikmetin İksir olur gönüllere marifetin İntizar edilir nihayetsiz rahmetin Her gün ayrı bir acı, unuttuk hazzı Yüreğimizde burkuntu, sinemizde sızı

Kayboldun gözden sisli bir havada çekerken kürekleri. Bilmesin nesiller nehirlere köprü olmuş bedenleri. Gündüz güneş, gece ay seyretti kavuşmayan yürekleri. Koparıldı bedenden bir uzuv gibi