
Gönül Dili Hal Şivesi-2
Gönül erleri her zaman söze gerçek değerini kazandırma peşindedirler. Onlar ağlarını gerer, sürekli iç ihsaslarını ve gönüllerinden fışkıran mazmunları avlamaya çalışır, vicdan mekanizmasından vize almayan

Gönül erleri her zaman söze gerçek değerini kazandırma peşindedirler. Onlar ağlarını gerer, sürekli iç ihsaslarını ve gönüllerinden fışkıran mazmunları avlamaya çalışır, vicdan mekanizmasından vize almayan

Beyan bir anahtarsa, o anahtarla açılan ışıktan dünyanın adı gönüldür. Her sözün kıymeti onun gönül ile irtibatıölçüsündedir. Bence dil ve dudakla ifade edilen şeyler sadece

Yaşamanın gerçek değeri, yaşatma mefkûresiyle derinleşir, uhrevîleşir; semâvîlerin hayat seviyelerine denk bir hâl alır. Böyle bir gaye-i hayale bağlı yaşama, şahsî hayatı birkaç kat haline

Bu konudaki o mübarek “ba’s-ü ba’de’l-mevt”in ilk basamağı, Hazreti Allah ile Hâlık-mahlûk münasebetinin gerçekleşmesine; varlık içinde insan olarak yerimizin doğru tespit edilmesine; mahiyet-i insaniyenin bir

İnsanın ciddî tefekkür ve tedebbürlerle kendini doğru okuyup değerlendirmesi, o Biricik Doğru’yu bilip O’na yönelmesi adına hayatî bir yol ve yöntemdir. İnsan böyle bir bakış

Bugün bütün insanlık farklı derecelerde bir bekleyiş içinde; bir nur, bir ziya ümidiyle sabahlayıp akşamlıyor. Öyle ki pek çok göz, sürekli ufuklara bakıyor ve bir

Hak’la irtibatı ve İslamî hassasiyetiyle “müşârun bi’l-benân” bir akrabü’l-mukarrabîn idi Üveys el-Karanî. Işık çağına ermiş, görülecekleri görmüş, kendini hâle halkaları içinde bulmuş, tâlii yâr, mazhariyetleriyle

Hazreti İmam, başı her zaman utûfet kapısının eşiğinde, kalb gözü basiretleri kapı aralığında, teveccühe teveccüh beklentisiyle kalb ritimleri “Hû, Hû” diye atarak dillendirir başka bir

Hazret’in, bu kadar korku ve endişelerinin yanında, ciddi bir recâ duygusuyla “Keremkânım!” dediği ve kalbinin ümit hisleriyle ritim değiştirdiği de hiç az değildir. O böyle

İmam, her zaman farklı bir derinlikte devam ettirdiği âh u enînlerini şu zebercet beyanlarla da seslendirir: “Ey Rab, ömrünü isyan vadilerinde geçirdikten sonra, içten bir