Uzun zaman olmuştu görmeyeli.
Daha dış kapıdayken tüylerim diken diken oldu.
Bahçeye girince dingin, farklı bir atmosfer hissettim.
Binalar, ağaçlar, yollar… aynı yerindeydi,
Var gibiydi…
Patika yoldan yürüyerek ilerledim,
Bahçede karşıladı; güllerin arasında…
Sanki çiçekler onu değil, o çiçekleri süslüyordu.
Bir saat kadar hasbihâl ettik; dua ettim, Yâsin okudum.
Dostların, özellikle gençlerin; Haticelerin, Serhatlerin, Lenaların, Ranaların selamı var dedim.
Çok sevindi. “Aleyküm selam.” dedi. Selam söyledi.
“Özledik” dedim.
“Kavuşacağız.” dedi.
“Ama çok özledik.” dedim.
“Ben özlemedim mi?” dedi. Ağlaştık…
“Bazen bir şey sormak istiyoruz.” dedim.
“Buradayım, aranızdayım, kitaplardayım,” dedi.
“Fitneler var.” dedim,
“Hep oldu, bundan sonra da olacak.” dedi.
“Ne yapalım?” dedim,
“Hizmete devam.” dedi.
Müsaade aldım, yukarı çıktım.
İnsanlar Kur’an, Cevşen, kitap okuyor, dua ediyordu.
Sekîne vardı, huzur vardı, âsûdelik vardı…
Biz mi yoktuk, o mu vardı?
O mu yoktu, biz mi vardık?
Dâvûdî sesli imamla namaz kılındı,
Kimse dile getirmiyor fakat aynı şeyi düşünüyor gibiydi, aramızdaydı sanki.
Kimse onun yerine oturmuyor, yüksek sesle konuşmuyordu.
Var gibiydi…
Dostları sanki rahatsız etmemek için yavaş hareket ediyordu,
İnsanlar onu düşünürken, dua ederken boş koltuğuna bakıyordu,
Seccadesi öksüz, masası yetim, odası boştu… Ama var gibiydi.
Ayrılma vakti gelmişti.
“Emriniz var mı Efendim?” dedim.
“Estağfurullah, size emanet.” dedi. “Hepsi size emanet… İyiliği yaymaya devam.” dedi.
Bahçede arkama döndüm, son bir kez yukarı odasına baktım.
Var gibiydi…
Yine gülümsüyor, penceresinden el sallıyordu…