Kâinat, her an tazelenen ve hiç durmaksızın işleyen bir hikmet tezgâhıdır. Gündüz güneşin altında şahit olduğumuz kudret ve intizam, gece örtüsü serildiğinde de farklı bir boyutta aynı ihtişamla devam eder. Tozlaşma da bu ilahi düzenin muhteşem tecellilerinden biridir.
Bahar aylarının gelişiyle birlikte bitkilerde üreme süreci hız kazanır. Çiçekler, parlak renkleri ve salgıladıkları nektar ile tozlaşmaya vasıta olacak canlıları kendilerine çeker. Arılar, kelebekler ve diğer tozlaştırıcı böcek türleri, kendileri için nektar toplarken bitkilerin polenlerini de bir çiçekten diğerine taşıyarak döllenmeye vesile olurlar. Rüzgâr da birçok bitki türü için önemli bir tozlaşma mekanizması olarak polenleri geniş mesafelere yayar. Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de Hicr sûresi 22. âyetin baş kısmındaki “Aşılayıcı rüzgârlar gönderdik.” ifadesi tozlaşma vasıtalarından rüzgârı nazara vermektedir. Fakat tabiatın işleyişindeki mekanizmalar çoğunlukla tek bir sisteme bağlanmaz ve genellikle şartların değişmesine karşı yedek sistemler de kurulmuştur.
Tozlaşma çiçeklerin üremesi için gerekli bir süreç olup, sadece rüzgâra bağlı kılınmayıp başka yollarla da üreme imkânı garanti altına alınmıştır. Bu süreçte, çiçeğin erkek organındaki polen, tozlaştırıcı olan (polinatör) bir arı veya kelebek tarafından çiçeğin dişi organına taşınır. Bu sayede çiçekler döllenerek nesillerini devam ettirirler.
Genellikle tozlaşmanın yalnızca gündüz gerçekleştiğini düşünürüz çünkü çoğu çiçek gündüz açar ve arı, kelebek gibi gündüz aktif olan tozlaştırıcılar tarafından ziyaret edilir. Peki, ezan çiçeği (Oenothera biennis) adını hiç duydunuz mu? Bu bitki, adını akşam ezanı vakti açmasından alır ve karanlık çöktüğünde tozlaşmaya hazır hâle gelir. Ancak yalnızca ezan çiçeği değil, akşam sefası (Mirabilis jalapa) ve mehtap sefası (Ipomea alba) gibi bazı bitkiler de gece boyunca çiçeklenerek döllenmeyi bekler. Gündüz tozlaştırıcısı olan arılar ve kelebeklerin görme organları akşamları iş göremediğinden faaliyetlerini sürdüremediklerine göre, bu çiçeklerin tozlaşması nasıl sağlanıyor olabilir? Bunun cevabı çoğu zaman farkına bile varmadığımız gece aktif olan tozlaştırıcılarda gizlidir. Güve, yarasa ve bazı böcek türlerinin duyu organları geceye göre yaratıldığından, gecenin sessizliğinde bu bitkilerin imdadına koşturulurlar. Böylece gündüzlere ilave olarak, gece de tozlaşma devam eder.
Güvelere gece görüşü için uygun bir göz, gündüz kelebekleri ve arılara da güneşe göre bir göz takılması sadece bir örnek olup binlerce canlının her birinin hayat tarzına uygun olarak ihsan edilmesi hem güneş ışığının özelliğini hem de yarattığı canlının özelliklerini en ince teferruatına kadar bilen küllî bir ilim ve kudret sahibinden başkası olabilir mi?
Bu çiçeklerin akşam saatlerinde açmasının, bitkinin soyunun devamı açısından derin bir hikmeti vardır. Çünkü akşam saatlerinde açan çiçekler, o saatte faaliyete geçen şahin güvelerini ve gece kelebeklerini kendilerine çeker. Tozlaştırıcı olan bu hayvanlar havadaki nem oranının yüksek olması ve can güvenlikleri sebebiyle nektar toplamak için akşam saatlerini tercih ederler. Böylece hem kendi besin ihtiyaçlarını giderirler hem de gece çiçeklerinin tozlaşmasına katkıda bulunarak bu bitkilerin nesillerinin devamına vesile olurlar.
“Her vakitte, hususen gece vakti ve karanlığın içinde intizam ve hikmetle iş gören Zat, elbette kör tesadüf ve karışık sebepler olamaz.”[1] Gündüzü süsleyen rengârenk çiçekler, ışığın cazibesiyle arıları ve kelebekleri kendine çekerken gece çöktüğünde uykudaki tabiat, yerini başka bir âhenge bırakır. Karanlıkta kanat çırpan gece kelebekleri, güveler, yarasalar ve başka gece canlıları, kendilerine özel duyu organları ve diğer donanımlarıyla, gün battıktan sonra açan çiçeklerden de vazifeleri gereği nasiplenerek yaratılışın kusursuz dengesini ispatlar.
Gece ve Gündüz Çiçeklerinde Tozlaşma Mekanizması
Özellikle soluk beyaz, açık sarı veya pembe tonlarında olan gece açan çiçekler, ay ışığında daha belirgin hâle gelerek, gece kelebekleri, güveleri ve yarasalar gibi gece aktif tozlayıcıları kendilerine çeker. Gündüz açan çiçekler genellikle parlak renklere sahipken gece çiçekleri kokunun gücünü kullanarak tozlaşmayı teşvik eder. Yaydıkları misk, vanilya veya meyvemsi kokular, nemli hava ve rüzgârla geniş alanlara yayılır. Böylece uzak mesafelerden bile fark edilmelerini sağlar. Bu çiçekler, gece boyunca aktif olan uzun hortumlu tozlayıcıların polene ve nektara daha kolay ulaşabilmesi için geniş ve açık yapılıdır. Ayrıca gün batımında hızla açılıp sabah saatlerinde kapanmalarını sağlayan özel hücre mekanizmalarına sahiptirler ve çiçek hücrelerinin su alıp şişmesi ve hücre zarına basınç yapmasıyla (turgor basıncı) ortaya çıkan değişim sayesinde çiçek yapraklarındaki hidrolik sistemlerin hareketiyle bu süreci gerçekleştirirler.[2] Gece açan çiçekler, gündüz açan çiçeklere kıyasla daha yoğun ve şekerli nektar üretir, çünkü gece aktif tozlayıcılar daha uzun süre ve daha az sıklıkla beslenirler. Oysa gündüz çiçekleri, sık ziyaret edilen ve daha hafif nektar sunan yapılarıyla arılar ve kelebekler için ideal bir besin kaynağı oluşturur. Bu denge, kâinattaki mükemmel uyumu ve her çiçeğin kendi tozlayıcısına uygun şekilde yaratıldığını gösterirken, karanlıkta bile canlıların rızkının kesintisiz sağlandığını ortaya koyan ilâhî bir düzenin varlığını açıkça gözler önüne serer.
Gece Bitkilerinde Floresan Etkisi
Karanlığın içinde bitkiler ve hayvanlar arasında kusursuz bir nizam ve intizam sergilenir. Gece açan çiçeklerin tozlaşma mekanizmasında Allah’ın hikmet dolu yaratışının bir tecellisi olarak floresan etkisi önemli bir rol oynar. Gündüz saatlerinde güneş ışığının hâkim olduğu zamanda, çiçekler parlak renkleriyle dikkat çeker ve görme mekanizması gün ışığına uyumlu olan arı gibi aktif tozlaştırıcılar bu süreçte önemli bir rol oynar.
Gecenin karanlığında ise bambaşka sistemler devreye girer. Gece çiçeklerinin bazıları, düşük ışık şartlarında bile tozlaştırıcıları cezbedebilmek için floresans parlaklığına sahip boya maddeleri (pigmentler) taşıyan özel yapılarla donatılmıştır. Bu pigmentler, ay ışığında veya loş ortamlarda, az miktardaki ışığı emerek daha uzun dalga boylarında geri yansıtır ve çiçeklerin âdeta kendiliğinden ışıldıyormuş gibi görünmesini sağlar. Bu olağanüstü özellik, özellikle gece kelebekleri, şahin güveleri gibi karanlıkta yönlerini bulmakta zorlanan tozlayıcılara yol gösterir ve davetiye gönderir. Arıların ve şahin güvelerinin göz yapıları, hayat sahalarına ve aktif oldukları zaman dilimine göre farklılık gösterir. Arılar, bileşik gözlerinde bulunan binlerce küçük göz hücresi (ommatidium) sayesinde geniş bir görüş açısına sahiptir ve morötesi (UV) ışığı algılayabilirler. Bu özellikleri sayesinde, birçok çiçeğin yaydığı ultraviyole desenlerini görerek nektar kaynaklarını kolayca tespit edebilirler. Ancak düşük ışık şartlarında görme kabiliyetleri sınırlıdır.[3] Buna karşılık, şahin güveleri ve diğer gece kelebekleri, loş ışıkta bile net görebilmelerini sağlayan büyük ve yüksek ışık hassasiyetine sahip bileşik (petek) gözlerle yaratılmıştır. Bu özellikleri sayesinde, gece açan çiçekleri kolayca bulabilir ve beslenebilirler. Bu gözler, tapetum lucidum adı verilen yansıtıcı bir tabaka sayesinde ışığı iki kere kullanarak gece görüşünü artırır. Bunun yanı sıra şahin güveleri de ultraviyole ışığı algılayabilen özel dedektörlere sahiptir. Bu özellik, onların gece açan çiçekleri bulmasını kolaylaştırır çünkü bazı çiçekler görünmeyen ultraviyole ışık desenleri yayarak gece kelebeklerini kendilerine çeker.[4] Sonuç olarak, arılar ve şahin güveleri farklı görme sistemlerine sahip olsalar da her biri yaşadığı ortama ve tozlaşma münasebetine uygun mükemmel şekilde yaratılmışlardır.
“Her şeyde hatta hayat sahibi en küçük bir canlıda, öyle muntazam bir sanat var ki, nihayet derecede hassas bir mizân ve intizâm içindedir.”[5] Gece çiçekleri, karanlığın hüküm sürdüğü anlarda bile hayatın devam ettiğini, her şeyin bir gayeye ve hikmete binaen yaratıldığını hatırlatır ve bu muazzam düzen karşısında insanın hayranlığı ve “Subhanallah” demesi yeterlidir.
Dipnotlar
[1] Bediüzzaman Said Nursî, “27. Söz”, Sözler. Risale-i Nur Külliyatı’ndan (Sadeleştirilmiş), Ufuk Yayınları, 2013.
[2] https://lawnlove.com/blog/best-night-blooming-plants-moon-gardens/
[3] https://www.betterbee.com/instructions-and-resources/biology-of beeeyes.asp?srsltid=AfmBOopW5OsmthPTpmyAH7OFSgi6nVabOUDqken2MwI3SSMoBkUXObwu
[4] Kelber, A., Balkenius, A., & Warrant, E. J. (2002): “Scotopic colour vision in nocturnal hawkmoths”, Nature. Vol. 419, pp. 922-925.
[5] Bediüzzaman Said Nursî, “23. Mektup”, Mektubat, Risale-i Nur Külliyatı’ndan (Sadeleştirilmiş), Ufuk Yayınları, 2013.