Dili Tatlı Kılan Şiir

Çocuklar anadillerini, resmî bir eğitime tâbi olmaya gerek kalmadan, yaratılıştan gelen kabiliyetleri gereği öğrenirler. Bu fıtrî dil edinimi, beynin yapısına da bağlı olarak ergenlik çağına kadar devam eder.[i] Beyan kabiliyeti, insanın aklî melekeleri arasında olmazsa olmaz bir yerdedir. Yani her insanın ortak olarak sahip olduğu biyolojik ve manevî varlığın bir parçasıdır.[ii] Buna göre çocuklar, dünyaya gelmelerinden itibaren dil edinmeye ve bir süre sonra bulundukları ortamda kullanılan kelime ve kavramlar çerçevesinde konuşmaya başlarlar.

Şiir, edebî bir türdür ve bu alanda güzel eserler verilmesi, toplum hafızasının göstergesi olması açısından önemlidir. Dil, kelimeler ve kavramlarla gelişirken insan ruhu da o kelimelere yüklenen anlamlarla zenginlik ve enginlik kazanır. Dilde var olan sanatlı söylemler, yerinde kullanılırsa dilin işlerliğinin ve etkisinin artmasına vesile olur.

Dile kendi seyri içinde bakıldığında, günlük konuşma ya da yazı dilini, düzyazı (nesir) temsil ederken şiirleri (nazım) ise daha özgür ve özgün mısralar ve sıra dışı söylemlerin temsil ettiği görülür. “Baharda çiçekler açtı.”[iii] cümlesi genel bir mesajı içerir. Ancak “Bahar gibi oldum ben, çiçek çiçek açtım ben.” denildiğinde durum birden değişir ve öznellik devreye girer. Söylemdeki öznellik ve kelimelerdeki ses uyumu, şiiri daha cazip kılar. Şiirin bu yönü, ezberlemeyi kolaylaştırırken şiirdeki kelimelerin ve farklı anlamların günlük konuşmalara yansımasını da sağlar.

[i] M. Demirezen, “Yabanci dil ve anadil öğreniminde kritik dönemler”, TÖMER Dil Dergisi, 2003, 118, s. 5–15.

[ii] N. Chomsky, Dil ve Zihin, Çev. Ahmet Kocaman, Ankara: BilgeSu Yayıncılık, 2014.

[iii] Böyle bir cümle, tevhit şuuruna münasip olmaz. Hadiselerin kendi kendine olduğunu ima eden hükümler, gafleti yansıtır.

 

Bu yazıyı paylaş