Müslüman Ufkundan Dünya ve İçindekiler
Dünya, insanoğlu için şu sonsuz fezada ahenkle yüzüp giden mükemmel bir seyahat gemisi; içinde var olduğumuz, varlığımızı duyduğumuz, Var Eden’i bildiğimiz sımsıcak bir yuva; canlı-cansız
Dünya, insanoğlu için şu sonsuz fezada ahenkle yüzüp giden mükemmel bir seyahat gemisi; içinde var olduğumuz, varlığımızı duyduğumuz, Var Eden’i bildiğimiz sımsıcak bir yuva; canlı-cansız
“Çocuklar, durun, koşmayın! Cadde çok kalabalık, kaybolmayın gözümün önünden!” Esma, her tarafından pazar torbaları sarkan, parçalanmak üzere olan bebek arabasını hızla iterek Veli ve Zümra’ya
Fizik, kâinat kitabını okuyup anlamamıza yardımcı bir sözlük, madde ve enerji arasındaki baş döndüren âhengi aklımıza yaklaştıran bir gözlük gibidir. Albert Einstein’a göre, “Bilimin tamamı,
1986 yılının yazıydı. Artık hatıralarımızda yaşayan İzmir Yamanlar Lisesinin lojmanında kalıyoruz. Hocaefendi, hepimizi 15 günlüğüne tatile gönderdi. “Gidin memleketlerinize, ailelerinizi ziyaret edin.” dedi. İhtiyacımız da
Müziği, kelimelerle anlatılamayan his ve düşünce dünyamızın dili, kalbimizin sesi olarak tarif edenler olmuştur. Kalbin zümrüt tepelerinde gezinen bir kişinin anlatamadığı duygular, bazen uygun bir
Mevcudata nazar ettiğimizde, umumî ve mükemmel bir nizamı fark ederiz. Her şey hassas bir tanzimle yaratılır. Zerrelerden yıldızlara kadar her bir masnu, hayret verici bir
“Göz bir hassedir ki ruh bu âlemi o pencere ile seyreder.”[i] Beyinden sonra en kompleks organımız gözlerimizdir. Bu mucizevî organ, dinlenme ihtiyacı olmadan, her
“Eski” ile “yeni” arasındaki mücadele, hayatın farklı alanlarında karşımıza çıkan tarihî bir gerçektir. Bazıları eskiye bağlanıp yeniyi dışlarken bazıları da yeniye kapılıp eskiyi bir köşeye
Bilindiği gibi, örümceklerin kanatları yoktur. Ancak 1832 yılında Darwin; dünya seyahati yaptığı gemi, Arjantin kıyılarından 100 km açıkta, hafif bir rüzgârla seyrederken iki üç mm
Gökyüzünde güneşim, ufukta dolunayım, Elver ki Senin için cayır cayır yanayım; Mümkün mü cemalinle tutuşup yanmayayım, İsterim bu ateşle kor kesilip kalayım. Şâd et vuslatla
Dahi ile deli, uyûn-u sâhire (uyanık gözler) ile tecessüs, iktisat ile cimrilik, tenafüs ile haset, savurganlık ile cömertlik, tenkit ile gıybet ve isyan ahlakı ile
Yalnızlık ve tek başına yaşama mânâlarına gelen halvet ve uzlet, bir anlamda, herhangi bir rehber ve mürşidin nezaretinde inzivaya çekilip vaktini ibadetle geçirmekten ibarettir.[1] Diğer bir tefsire göre