“Kim bilir belki de müştak olmuş Cennetlere küçük bedeni; Mahzun kalpler kıvranırken ardında, Sevilmeye namzet olmuş ebedî…” Eylül ayının ilk cuma günüydü. Yaz mevsiminin kurak
Dünyayı sadece fâni yüzü ve kendi darlığı içinde duyanlar, vicdanın onca genişliğine rağmen hayatlarını zindanda geçiriyor gibi onu karartmış sayılırlar. Bunlardan pek çoğu, böyle bir
Kırmızı, Üstad Bediüzzaman’ın tercih ettiği renklerden biridir. Nur talebelerinden Bayram Yüksel Ağabey, “Mecmualar ciltlenip geldiğinde Üstadımız bayram ediyordu. Üstadımız en çok kırmızı ciltleri tercih ederdi.”[1]
Vaktiyle “Suskunlar Meclisi” adıyla kurulan bir toplulukta, âlimler ve şairler toplanıp az konuşup çok düşünürlermiş. Meclis 30 kişiden oluşur, kaide gereği bu 30 kişiden biri
Scientific American dergisinin Temmuz 2022 tarihli sayısında, “Aile Ağacında Travma” başlığı ve “Ebeveyn Travmaları Çocuklarda Nasıl Biyolojik İzler Bırakır?” alt başlığıyla yayımlanan makalede, anne ve
İnsanlar, Cenab-ı Hakk’a kulluk yapmaları için yaratılmış, yerler ve gökler bu gayeye hizmet etmek için muhteşem bir âhenkle döşenmiştir.[1] Gözümüzün önünde her an gerçekleşen bu
“Yahya Hoca samimi bir insandı. Kestanepazarı’na gittiğimde o ayrılmıştı; daha doğrusu onu ayırmışlardı. Sonra benim yanıma geldi. Kalb temizliğinde, dünyevî bir beklentiye girmemede, makam sevdasına
Yükseldi de yükseldi… Izdırapla gelmiş yükseliş. Rahat yatağında yatana değil, ızdırapla iki büklüm olana nasipmiş. 14 asır öncesini hatırlatan bir dönem… O ilk kahramanların
“Hazreti Muhammed Mekke’de tebliğe başladığında, Arabistan’ın tamamı müzmin bir ihtilaf içindeydi. Yarımadada bulunan çok sayıda Bedevî kabilenin her birinin kendine has kanunları vardı ve kabileler
Georgetown Üniversitesi Tıp Merkezi araştırmacıları, beynimizin özel bir bölümünün, kelimeleri, mânâlarından önce basit resimleriyle algıladığını tespit ettiler. Başka bir ifadeyle, yaptıkları çalışmada, öğrendiğimiz kelimelerin beynimizde