Gülün yaprağında bir derin yırtıkKapanır mı söyle har düştü bugünThis content is restricted. Please subscribe or log in to access full content.Tüm içeriği görmek için
Tutsak rüyaların içinden geçip de geldim, Alnımda hâlâ durur o çelik soğukluğu. Umut yakazasıyla âmâ okları çeldim, Gardiyan urbasında mavinin boğukluğu. Kelepçeli bakışlar, koridor uçlarında,
Doğum öncesi gibi Sancılıydı yerler gökler Her yer karanlık, sessiz Kalpler ölgün, insanlar yorgun Zaman, korkunç vadilerde çaresiz Mekân, dertlerin kıskacında durgun Kalplerde binbir korku
Bir aşkına baktım bir de kendime Sığmadım içine bin hayâ ettim Çok perde çekmişim süslü fendime Bulandım kirine bin hayâ ettim Çöllere atıp da yan
Ey İbrahim eşi ey İsmail annesi Ey kutlu beldede Rabbin güldanesi Üşüttü mü seni sarı sıcak kum Zemheriye mi takıldı yorgun adımlar Nasıl bir baş
Umut Burakına bindin de gittin, Yaralı gönlümüz kanar efendim. Bir hicran dönemi başladı bizde, Gönlümüz ateşte yanar efendim. Hayalin bir ilaç olur kalplere, Gözde yaş,
Anam! Anam! Yüreği bin parça anam! Doğum sancısından da mı beter, zindan ve hasret! Esir aldı nadanları kıskançlıktan doğan nefret, Anayı evlattan ayırdı kalpleri mühürleten
Gözlerimizin nuru kalbimizin süruru Gönüllerin sultanı insanlığın gururu Sen varlık âleminin yaratılan ilk nuru Gidişin hicran oldu dönüşün olsun bahar Ahlakın Kur’ân idi ilahi nuru