
Kalbin Zümrüt Tepeleri – Vakt –
Zamandan bir parça ve çağ da demek olan vakit; sofîlerce, Hak yolcusunun üzerine akıp gelen ilâhî vâridât ve kurb dalga boylu tecellilerin zamanıdır ki; böyle
Zamandan bir parça ve çağ da demek olan vakit; sofîlerce, Hak yolcusunun üzerine akıp gelen ilâhî vâridât ve kurb dalga boylu tecellilerin zamanıdır ki; böyle
Kaybolma, belirsizleşme diyebileceğimiz “gaybet”; kalbin, madde âlemiyle olan alâkalardan uzaklaşması, hatta “mâsivâ” dediğimiz, Allah’tan gayrı her şeyden tecerrüd etmesi demektir ki, “gayb” sözcüğünün ifade ettiği
Dalma, içine gömülme, boğulma mânâlarına gelen “gark” kelimesinden türetilmiş istiğrak; kendinden geçme, dünyayı unutma, kalbini dünyevî endişelerden temizleyip bütünüyle Hakk’a yönelme.. ve binnetîce vecde gelerek
Katmerli gurbet de diyebileceğimiz iğtirab; sürekli düzelmeleri bozulmaların takip etmesi ve salâhları fesatların kovalaması; gece-gündüz devridaimi gibi, gönlün biraz aydınlanmasını müteakip hemen yeniden karanlığın bastırması
Gariplik, yabancılık, vatandan ayrı düşme mânâlarına gelen gurbet; sofiye ıstılahında, Maksûd’a ulaşabilmek için, o güne kadar alışılagelen dünya ve onun câzibedar atmosferinden uzaklaşma veya o atmosferde
Gizli şey, mânâsına gelen sır; sofiye ıstılahında, kalbde ilâhî vedîa olan bir latîfe-i rabbâniyedir. Bedende ruhun emanet ve vedîa olması mânâsında bir latîfe. İrade, zihin,
Bir şeyden hoşlanma, haz duyma, cümbüş ve eğlence mânâlarına gelen “zevk”, sofiye ıstılahında, ilâhî tecellîlerin ilk esintileri ve şuhûd ufkunun yer yer zuhur eden vâridlerindendir
Vecd u tevâcüdün sonunu hayret ve heymanla noktalamıştık. “Hayret”e daha önceki bölümlerde anlatıldığı mülâhazasıyla temas etmeyecek; fakat onun bir başka varyantı sayılan “dehşet”le, makam olmasa