
Kalblerin Sultanlığına Doğru
Son bir-iki asırdan beri insanlık hep ızdıraptan ızdıraba sürüklendi, hep ölüm çukurlarının çevresinde dolaştı ve kurtuluş ararken de hep felaket buldu ve felaketlerle yoğruldu. Bu
Son bir-iki asırdan beri insanlık hep ızdıraptan ızdıraba sürüklendi, hep ölüm çukurlarının çevresinde dolaştı ve kurtuluş ararken de hep felaket buldu ve felaketlerle yoğruldu. Bu
Kur’ân, indiği dönemdeki ilk muhatabları olan hedef kitlenin bütün muarazalarını onların yüzlerine çalmış ve onlardan, benzer muhtevada bir kitap, bir sure, hiç olmazsa bir ayet
Sonsuzun, kelime ve harfler dünyasında parıldayan ışığıdır Kur’ân. İns u cinnin duygu, düşünce ve his atlasında melekutun sesi-soluğudur Kur’ân. Gün gelip de O, en müstesna
Hakikî mü’mini kendi derinlikleriyle görebilenler, onda Hakk’ı hatırlar.. onun nefeslerini duyan, İsa Mesih’e uğramış gibi canlanır ve onun gönlünden yükselen sesleri dinleyenler, Beyan Sultanı’nın meclisine ermiş gibi söz şarabıyla mest ü
Tarifler çerçevesinde veya bilim ve marifet nazariyesi açısından iman; “emn ü eman” kökünden türetilmiş, inanmak, güven vaad etmek, başkalarının emniyetini temin etmek.. ya da emin, güvenilir ve sağlam olmak mânâlarına gelen bir kelime. Allah’a inanmak,
İnsanoğlu, yeryüzüne ayak bastığı günden beri hep huzur rüyaları görmüş, huzur sayıklamış, huzur arkasından koşmuş ve huzur uğrunda ne kavgalar ne kavgalar vermiştir. Bazen onu, çok
Günümüzde ahlâkî değerleri, insandaki iç derinliğini, kalbî ve ruhî hayatın önemini dudak bükerek karşılayanlar olsa da, hakikî insanlığa giden yolun bu değerlerden geçtiğinde şüphe yok.
Aslında, iradeleri sağlam, duruşları da yerinde bu gönül insanlarının hemen bütünü hep aynı hedefi kollamış, aynı çizgide hareket etmiş ve aynı değerlere saygı duymuşlardır. Onların
Kendini Hakk’a adayıp da Allah’a dayanan insan, yürür vazife ve sorumlulukları istikametinde dönüp arkasına bakmadan. Bilir o nasıl bir kuvvete dayandığını ve kimin hesabına hareket