Atena ve Zeus’un şehrinde, serin bir ekim akşamı. Bir vedanın harlı ateşiyle kalbim yanıp tutuşuyor. Kendimi derin kuytularıma çekmek istiyorum. Psişemi uyandırıp onunla el ele yolculuğa çıkmak istercesine bir çaba içindeyim ama bundan haberim yok. Ruhumda olanı zihnim bilmiyor. İkisinin arasındaki bağ pamuk ipliği gibi inceliyor gitgide. Hiçbir şeyin sona ermediğine beni inandırabilir mi Theo?
Anne karnındaki cenin gibi kıvrıldım yatağıma. Aciz ama güvendeyim. Gerçekliğe kapattım gözlerimi, kirpiklerimle kilitledim iyice. İp usul usul inceliyor ama kopmuyor. Tül bir perdenin şeffaflığında buğulanıyor an. Theo’nun dediği gibi “zamanın tozunda berraklığını yitirmiş fakat sonra aniden bir rüya gibi geri gelmiş bir hikâye” beni kara delik gibi çekiyor içine. Hayal ile gerçek arasında gidip geliyorum, sonunda ikisinin arasında bir yerde karar kılıyorum.
Tüm içeriği görmek için lütfen giriş yapınız ya da abone olunuz.
Abone Ol