Fethullah Gülen Hocaefendi’nin Hüznü

Hüzün, Fethullah Gülen Hocaefendi ile en çok bütünleşen kavramlardan biridir. Onun düşünce dünyasında ve hayatında bu kelime sıradan bir duygunun ötesine geçer. Arapça “hazen” kökünden gelen ve “kalbî burukluk, keder, gam, tasa”gibi anlamlara sahip olan bu terim, Hocaefendi’nin gönül ikliminde uhrevî bir yansıma taşır.

Onun ruh atmosferinde hüzün, dünyaya ait kayıpların veya ferdî sıkıntıların ifadesi değildir. Başka bir ifadeyle, onun hüznü, maddî endişe ile sıkıntılardan ziyade mukaddes bir mahiyet arz ederdi. Simasından akseden, ses tonuna sinen, yazılarına dokunan bu duygu, insana dünyanın faniliğini hatırlatırken aynı zamanda ilâhî vuslatın özleminden de işaretler taşırdı. Genç yaşlarından itibaren bu manevî iklimi teneffüs eden Hocaefendi, ömrünün her safhasında hüznü bir iç derinlik olarak yaşamıştı. Ebû Tâlib el-Mekkî’nin de belirttiği gibi bu hâl, “kalbin kendisiyle sükûn bulduğu bir hüzün”dü.1

This content is restricted. Please subscribe or log in to access full content.

Tüm içeriği görmek için lütfen giriş yapınız ya da abone olunuz.

Abone Ol

Bu yazıyı paylaş