Yalnızlık Senfonisi

O bir senfoni ise dinlemek haz verebilir. Bir türkü ise hissedilen ağırlığı hafifletebilir. Ama öyle olmuyor. Anlık savrulmalar yaşıyor insan. Bir gönül değmeyince sözlerine, bir sıcak duyuş dokunmayınca hislerine, bir sevecen hâl gelmeyince günlerine olmuyor. An renklerle coşmuyor. Mekân bahar gülleriyle sevince dem tutmuyor. Can kenarında dalgalar keyfince çırpmıyor. Yalnızlık gelince aksine mekân daralıyor, zaman akmıyor ve paylaşılmıyor. Paylaşılsa zaten yalnızlık olmuyor.

Yalnızlık, yaşamda bir an,
Hep yeniden başlayan..
Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan,
Kovdukça kovalayan..
Paylaşılmaz.

Bir düşün’de beni sana ayıran
Yalnızlık paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık olmaz. (Ö. Asaf)

Neden sigara külü kadardır yalnızlık (S. Karakoç) bilmiyorum. Karakoç külde ne gördü ki? Yangından arda kalan mı, yanmaktan uzak kalan mı? Ve neden yalnızlıktan soğur dağlar? (A. İlhan) Bunu bilmek için dağ olmak mı gerek? Sanmam. Göklere sınır çekmiş dağ gibi de olsa yüreğin, nice rüzgârlara geçit de olsa ellerin, dertleri dinleyen ney gibi olsa yüreğin yalnızlık gelip çarpınca bir akşam üzeri nasıl da üşür hayallerin. Nazım doğru söylüyor, hapislik gibidir yalnızlık. Ama yalnız kalmak mı zor, yalnız yaşamak mı? Hapiste insan yalnız mıdır? Ya insanlar arasındaki tek başına kalmışlık hissi! Kardeşini öldürüyor Kabil / İçimde bir yalnızlık duygusu (O. Veli). Neler hissetti Orhan Veli? Neden olayı yalnızlığa bağladı? Hâlbuki olayı hep inkâr ve nefret içinde bulduk ve hep öyle okuduk. Yalnız kalan Kabil miydi yoksa Habil mi? Yalnızlık büyük bir acı ve ıstırap ise? Her yerde var olandan uzaklık ise? Kısa mesafe gözlükleri takalım bir de. Kardeşin yanında olmayınca nasıl olur? Onun, yanında olması ne demektir? Ya kardeş bildiklerin? Hangisi daha acı?
Nedir yalnızlığın ilacı?
Var mıdır gerçekten? Olmalı. Her derdin dermanı vardır. Kul ister, dua eder, gayret eder. O verir. Buldurur. Bazen bu âlemde vermez de ötelere saklar. Hikmeti nasıl işler, bilinmez? İnşirah veren de O, nice güzel ufuklara yükselten de. Yalnızlıklara son veren de yalnızları Kendisi’ne yönelten de.
Yalnızlık belki de bir bağdır, ulanır gider gönülden gönüle. Görünenden öte, bilinenden yüce. Belki de bir dua bir fısıltı gizemli sözcüklerin gökyüzüne yükselişinde. İsa yalnız mıydı havariler içinde? Harun derman olmuş muydu Musa’nın iç geçiren gecelerine? Hacer annemiz Mekke kayalıklarında İsmail ile. İbrahim nebi döndü geriye. Fırtınalar kimin yüreğinde? Sonra sarayda Asiye? Mabette Meryem? Sorarım böyle deli sorular, dönerim kendime. Yalnızlık olur artarım bazen. Basarım sahilleri bembeyaz köpüklerimle. Yalnızlık çoğaltır duygularımı kar tanelerince. Yağarım sonra tane tane, desen desen. Yalnızlık biter inan düşse gözlerime en tazesinden bir şebnem. Olmayınca Dıranas mırıldanırım dünyanın büyük yalnızlığında.

Ne sabahtır bu mavilik ne akşam!
Uyandırmayın beni, uyanamam.
Kaybolmuş sevdiklerimiz aşkına,
Allah aşkına, gök, deniz aşkına
Yağsın kar üstümüze buram buram.

Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır – tek, tenha – bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın. (Ahmet M. Dıranas)

İçinde fırtınalar kopar, aşmak istersin. Önünde insanlardan engeller vardır, kaçmak istersin. Nazlı ırmak boylarından ılık rüzgârlarla gelirsin. Çiçek isterler verirsin, şarkı derler söylersin. Ömrünü bir kavgaya râm edersin. Yine de ben böyle bir yalnızlık görmedim (A. Kaya) dersin. İlini, köyünü terk edip Yunus misal gezmek düşer. Ne kadar gezsen bitmez insan denen atlas. Nereye gitsen onu götürürsün. Sen yalnızlık yaşarken yudum yudum insanların yalnızlıklarına düşersin ve:

Söyler dilim ağlar gözüm
Garîblere göynür özüm
Meğerki gökte yıldızım
Şöyle garîb bencileyin (Y. Emre) dersin.

Tabiat yoldaşın olur. Yol bitmez. Hâlin taşlara, dağlara, rüzgârlara, bulutlara benzer. Rilke gibi yalnızlığı yağmura benzetirsin.
Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,

Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer (M. Rilke)

Yalnızlık bir fenerse/ Ben de içindeki mum, Onu, billur bir kâse/ Gibi doldurur nurum (N.Fazıl). Yalnızlığa çare olmak mıdır bu? Karanlığa nur olmak, endişeye huzur olmak. Elinden tutmak gökte asılı Ay’ın, yüzüne bir gülücük yapmak yalnız gezen bir yıldızın.
Sokaktasın mesela. Kimsesiz bir sokak. Yalnızsın ve arkana bakmadan yürüyorsun. Yolun birden karanlığa saplanıyor ve sen karşında bir hayal görüyorsun (N. Fazıl). Hayatı hep böyle yaşamak zordur. Çekilmez kılar günleri. İstersin, istersin, istersin. Ümit eder, derdini çekersin. Birden cemre gibi bir ses düşer yüreğine. O zaman bakarsın arkana. Hayal kaybolur. Dost yüzü sana ayan olur. Telefona mesaj düşer mesela. Gülümser için. Bir emoji bırakırsın. Nemlenir gözlerin. İçinden sular serinliğinde bir ses. Sen yalnız değilsin.
Yalnızlığı özleyenlerle yalnızlıktan bunalanlar dünyası. Kendi toplumunda, çevresinde anlaşılmayıp en büyük yalnızlığa mahkûm olanlar. Hissini, rengini, sözünü başkalarıyla aynı karede denk düşüremeyenler. Anlayan varsa yalnız değildir insan. Gönle dokunan varsa kalabalıktır insan. Dua eden varsa yağmur bereketi, artmaktadır insan. O zaman sözlüklerde bir kelimedir yalnızlık. Dolapta bir eşyadır, ara sıra çıkarılıp kullanılır. İnzivadır, rahatsız edici ses ve görüntülerden uzaklaşmadır. Derinleşmedir, latifeler eşliğinde içe doğru bir hicrettir.
Ona övgüler dizmiyorum, onu yermiyorum. Bana verildiği kadar onunla yaşıyorum. Ondan can kenarına açılan kapılara, yollara bakıyorum.
Rabbime gönlümce itimat ediyorum.

Bu yazıyı paylaş