Müren Balıklarındaki İlahî Sanat

Gelin, bu hareketli antika san’âtlara birlikte bakalım! Her birisi öyle bir tarzda yaratılmış ki âdeta bu koca âlem sarayının bir küçük kopyasıdır. Bütün bu sarayda ne varsa, o küçücük hareketli makinelerde de bulunur.[1]

Bugün yılan balıklarına benzer ama onlardan farklı bir tür olan, denizlerin bekçi köpeği diyebileceğimiz müren balıklarından bahsedeceğiz. Neden bekçi köpeği dedik? Çünkü evinizin bahçesinde gezinen bekçi köpekleri nasıl yabancı birini evinize yaklaştırmaz ve bütün gücüyle saldırırsa, Muraenidae familyasına mensup bu tür de denizlerin kayalık ve bol mağaralı ortamlarında bir mağarayı işgal ederek oraya kimseyi yaklaştırmaz ve yırtıcı dişleriyle yaklaşanı perişan eder.[2]

Mürenler genellikle, tropikal ve subtropikal denizlerin sığ sularında, mercan adacıkları ve kayalıklar arasında, onların yarıklarında yaşarlar. Böylece yüzeye yakın bölgelerde görülen hızlı akıntıların tesiriyle sürüklenip gitmekten korunmuş olurlar.[3] Mercan adacıklarının yarık ve çatlakları, mürenler için en uygun gizlenme yeridir. Sadece kafaları dışarıda kalacak şekilde gün boyunca bu mağaralarda beklerler. Derilerindeki pigment (renk) hücreleri sanki akıllı ressamların fırçasıyla çalışılmış gibi mercanlarla uyumlu renkleri sentezler ve bunun sağladığı kamuflajla ağızları açık vaziyette pusuda bekler ve yakından geçen balıklar farkına varamadıklarından bu tuzağa düşerler.

Müren Balıklarını Yakından Tanıyalım

Fransızcada yılan balığı anlamındaki müren kelimesi, Moğolcada ırmak ve dere manasında kullanılmaktadır. Bu familyaya dâhil dünya genelinde toplam 15 cins ve yaklaşık 200 tür bulunmaktadır. Mercan adaları ve kayalıklarında yaşayan pek çok tür gibi bunların da çoğunun (150 tür) yaşadığı bölge Hint-Pasifik olup, kalan 50 tür ise Atlantik bölgesine dağılmıştır.[4] Türkiye’de ise sadece bir tür yaşamaktadır.

Ortalama 1,5 metre uzunluğunda olan müren balıklarının sırt yüzgeci başın hemen arkasından sırt boyunca uzanır, kuyruk ve anüsün arkasından başlayıp kuyruğa kadar uzanan anal yüzgeçlerle birleşir.[5] Çoğu türünde göğüs ve karın yüzgeçleri yoktur. Mürenlerin gözleri oldukça küçüktür; bu yüzden çoğunlukla, avlarını pusuya düşürmek için kendilerine verilmiş son derece güçlü koku alma duyularını kullanırlar. Bu balıkların bazı türleri, pürüzsüz ve pulsuz derilerinden salgılanan zehirli bir mukusla üzerlerine yapışacak parazitlerden ve vücudunu ısırabilecek düşmanlarından kendilerini korur. Diğer yılan balığı türlerinden daha kalın olan derilerinin epidermis (üst deri) tabakasında yoğun olarak bulunan goblet hücreleri, yüksek oranda mukus üreterek hayvanı çok kaygan hâle getirir. Bu kaygan mukus aynı zamanda içindeki müsinlerin glikolizasyonu sebebiyle çok güçlü bir yapışkanlığa sahiptir ve bu yapışkanlığı küçük kum taneciklerini yuvasının duvarlarını güçlendirmek için kullanır.

Müren balıklarının en meşhuru olan dev müren (Gymnothorax javanicus), üç metre uzunluğa ve 30 kilogram ağırlığa ulaşabilen büyük bir müren türüdür.[6] Uzun gövdesi kahverengimsi renktedir. Yavruları, büyük siyah beneklerle ten rengindeyken, yetişkinlerin başının arkasındaki siyah benekler zamanla leopar desenine dönüşür.

Bir Mühendislik Harikası: Çift Kilitli Çeneler

Sonsuz rahmet sahibi Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâl’in şefkat tecellilerinden biri de mahlûkatını türlü şekillerde rızıklandırmasında okunabilir. Her bir masnûunu, ihtiyacına uygun olan besinine ulaştırmak için birbirinden ilginç mekanizmalar ile donatmış olduğunu keşfetmek, gerçekten heyecan vericidir. Bunların örneklerinden biri de mürenlerin kendi akıllarıyla yapamayacakları çift çene mekanizmasında sergilenir. İlahî rahmet, denizlerin dibindeki kayalıklar arasında saklanan bu canlıyı da bütün masnuâtını kuşattığı gibi kuşatmış ve ona birbiriyle uyumlu ve âhenkli hareket eden hârikulade iki ayrı çene sistemi lütfetmiştir.

Araştırmacılar, müren balığının çene setlerinin birbiriyle uyumlu, kombine hareket mekanizmasını inceleyerek, teknolojide ilham almışlar ve özel mekanizmalar tasarlamışlardır.[7] Balığın iki çene seti vardır ve bunlardan ilki, ağzın ön kısmında bulunan oral çenedir. Bu çenenin öncelikli görevi, besinlerin yakalanmasıdır. İkinci çene seti ise, balığın yutak kısmında yer alan yutak çenesidir. Bu da besinleri yemek borusuna taşımaktan sorumludur. Mürenlerin güçlü bir emme kabiliyetlerinin olmamasından dolayı, besinleri çekme ve mideye gönderme işi için yutak bölgesine ikinci bir diş seti yerleştirilmiştir.  Bu da yırtıcı balığın avlanmasında çok büyük avantaj sağlar.

Kamuflaj vaziyetinde ağzı açık beklerken önünden geçen bir avı (balık veya omurgasızlardan bir kabuklu veya yumuşakça) öncelikle ön kısımdaki ağız çenesiyle yakalar, daha sonra yutak çenesi, avı yemek borusuna çekmek için boğazdan ağzın dışına doğru ileri harekete geçer. Avı midesine kolayca çekebilmesi için önce, ağız çenesinin gevşetilerek avı serbest bırakması gerekir. Bunun çok iyi bir zamanla yapılması gerekir. Ağız çeneleri gevşetilerek av serbest kalmış gibiyken aynı anda yutak çeneleri öne gelerek avı daha gerisinden tekrar kapar ve mideye doğru çeker. Görüldüğü gibi, balığın yutak çenesi ile ağız çenesi birbiriyle “al-ver” hareketi şeklinde uyumlu hareket etme özelliğinde yaratılmış, ayrıca hem ilerleme hem de döndürme hareketleri yapabilme kabiliyetleri ile donatılmıştır. Aslında, mürenler dışında belki binlerce sayıda farklı balık türünde ağzın haricinde ikinci bir set olarak yutak dişleri (pharyngeal dişler) mevcuttur.[8]Ancak bunların çenelerinin hareketi, sadece avı ezme veya öğütme fonksiyonları gösterebilen sınırlı hareket kabiliyetindeki dişlerle döşenmiş olup, mürenlerin çene mekanizmaları kadar fonksiyonel değildir.

Mürenlerin çift çenelerinin hareket özelliklerini oluşturan birbirine bağlı mekanizmaları taklit etmek için, önemli çalışmalar yapılmıştır. Beslenme sürecinin her bir aşamasında, iki çene setinin birbirine göre aldığı pozisyonlar tespit edilmiştir. Bu konuda incelemeler yapan araştırmacılar Kaliforniya Üniversitesinden Rita Mehta ve Peter Wainwright, yüksek hızlı dijital video ekipmanları kullanarak, müren balıklarının beslenme sürecini gözlemlemişler, yutak ve ağız çenelerinin birlikte işleyişini yakından incelemişlerdir. Bu esnada bir şey daha dikkatlerini çekmiş, üst ve alt dişlerin öne hareket etme ve geri çekme sırasında aşırı yük taşıma şartlarına çok uygun yaratılmış olduğunu kaydetmişlerdir. Genel olarak bu durumun avantajının, özellikle büyük avlar hedeflendiğinde ortaya çıktığını tespit etmişlerdir.

Buradaki mekanizmanın işleyişi çok açık bir şekilde sonsuz bir ilim ve kudret sahibinin yaratması olmadan izah edilemez. Bu mekanizmanın tasarlanması bir ilim gerektirir, çünkü önce ağız çenesi, ters bir sürgü-krank mekanizması tarafından harekete geçirilerek av yakalanır, ikinci çene grubu olan yutak bölgesinde ise iki farklı mekanizmadan oluşan bir sistem kullanılmaktadır; paralel olmayan özel açılarda dizilmiş dört çubuklu bir aparat ve mühendislerin bir ofset sürgü-krank mekanizması olarak isimlendirdiği sistem mükemmel bir işleyişle avı parçalayarak, mideye gönderir. Bu sistemi inceleyen mekanikçiler, balığın çift çene aparatını taklit eden bir hareket mekanizması tasarlamış ve basitçe çalışır konuma getirmişlerdir. Gelecekte bu mekanik tasarımın daha da geliştirilmesi ve imalat sürecine geçilmesi hedeflenmektedir.

Üç Bölmeli Mide ve Donanımı

Mürenlerin rızıklandırılmasında görevli olan diğer önemli bir organları da mideleridir. Akdeniz müreni olarak adlandırılan Muraena helena’nın midesi üzerinde çalışan iki Türk bilim insanı, elde ettikleri histolojik verilerde; Akdeniz müreninin midesinin üç bölgesi olan kardiya, fundus ve pilorus’u kaplayan epitel örtüsünden, avlarını eritici çok güçlü sülfat asitleri, siyalik asit ve karboksilik asitlerin salgılandığını göstermişlerdir.

Bütün bunlar da göstermektedir ki; müren balıklarının vücudunun her bir organı, dokusu, hücresi ayrı ayrı işlenmiş, ince ince hassas ölçülerle hikmet iplikleriyle nakışlandırılmıştır. Küçücük bir yapıda bile, bu kadar ince san’âtların, kompleks sistemlerin sergilenmesi, hiçbir şeye tesadüfün karışamayacağını ilân eder. Sadece kayaların arasına saklanan bir balığın, ummadığı yerden, en güzel mekanizmalarla, en uygun şekilde, en lâyık bir tarzda rızkıyla buluşturulması bile, nihayetsiz merhamet ve şefkatin ilmek ilmek dokuduğu bir kâf-nûn tezgâhının seslenişini gönüllerimize duyurur.

Dipnotlar

[1] Bediüzzaman Said Nursî, “22. Söz, Üçüncü Bürhan”, Sözler, Risale-i Nur Külliyatı’ndan, Süreyya Yayınları, 2019.

[2] https://www.britannica.com/animal/moray-eel

[3] Elizabeth Dalby, Doğanın Gizemleri ve Harikaları, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları 336. s. 92.

[4] Joshua Reece, David G. Smith, Erling Holm, The Moray Eels of the Anarchias cantonensis Group (Anguilliformes: Muraenidae), with Description of Two New Species, September 2010, Copeia 2010(3): Pg. 421-430, DOI:10.2307/40863270.

[5] https://en.wikipedia.org/wiki/Moray_eel

[6] https://en.wikipedia.org/wiki/Giant_moray

[7] Mertcan Koçak, Mustafa Volkan Yazıcı, Efecan Akdal, Fatih Cemal Can and Erkin Gezgin,  “Utilization of Function Generation Synthesis on Biomimetics: A Case Study on Moray Eel Double Jaw Design”, Biomimetics 2022, 7, 145. https://doi.org/10.3390/biomimetics7040145

[8] https://www.nsf.gov/news/news_summ.jsp?cntn_id=109985

Bu yazıyı paylaş