Su Altı Dünyasının Yıldızları

Göklerdeki yıldızların seyri kadar heyecan verici bir seyir daha varsa şu dünyada, o da su altındaki yıldızların seyridir. Elbette gökleri yıldızlarla donatan Sâni-i Musavvir hangi Zât ise, denizleri donatan da O’dur. Her birine, yıldız şeklinde şekillendirmesiyle ilahî mührünü vurmuştur.

Denizlerin sembolü sayılan derisidikenliler (Echinodermata), omurgasızlar dünyasının ilginç ve esrarlı temsilcilerindendir. Bu harikulade canlıların sıra dışı özellikleri ile tanışmak, tefekkür ehline mânâ dolu anlar yaşatır. Pek çok insanın merakını çeken bu büyüleyici hayvan şubesinin; yılan yıldızları, denizkestaneleri, denizhıyarları ve denizzambaklarını da ihtiva eden beş büyük sınıfından en meşhuru, parlak renkleri ile dünyamızı süsleyen denizyıldızlarıdır. Nazarlarımızı, kat kat mânâyla sarılıp, harika özelliklerle donatılan denizyıldızlarına çevirerek, fısıldadıkları hakikatleri dinleyebiliriz.

Ne Başları Var Ne de Beyinleri

Tipik bir denizyıldızının gövdesi, birbirine benzeyen ve merkezden uzaklaştıkça incelen kollar ve bu kollarla kuşatılmış olan merkezî bir diskten ibarettir. Merkezî disk, mide ve ağız gibi organları ihtiva eder. Bu organizmaların belirgin bir baş bölgeleri bulunmaz. Vücutları; genelde beş simetri düzlemi ile bölünecek şekilde yaratılmıştır, omurgasızlar içerisinde ışınsal simetriyle birlikte iki yanlı simetriyi bir arada gösteren özellikleri ve ilginç vücut kanal sistemleriyle hayranlık uyandırırlar.[1]

Bu canlıların kalsiyum karbonattan (CaCO3) inşa edilmiş, dermal plaklardan yapılmış zırh gibi dış iskeleti dikenlerle döşenmiştir. Harekette kullandıkları ampul şeklindeki ayakları aynı zamanda solungaç vazifesi görür. Işınsal sinir sistemi her kolun içinde uzansa da bu sistemde beyin yoktur. Kolların bağlandığı disk merkezinin alt orta kısmında ağızları vardır. Bunun dışında anüsün, gövdenin üst tarafında oluşu, yine diğer hayvanlarda görülmeyen orijinal bir özelliktir.

Yenilenebilen Kollar

Denizyıldızlarının birçok türünde gövde, beş kollu bir yapıda olsa da kol sayısı beşin katları olacak şekilde bazı türler için 60’a kadar çıkabilir. Tabiat sergisindeki en ilginç mucizelerden biri, canlıların kopan veya zarar gören vücut parçalarının yeniden inşa edilmesidir (regenerasyon).[2] Bütün türleri olmasa da denizyıldızı türlerinin çoğu kopan kolunu tamamen yenileyebilme özelliği ile donatılmıştır.

Bu eşsiz yenilenme sürecinde, anne vücudunda üreme organı içinde büyürken ikram edilen ve “akıllı hücreler” olarak anılan kök hücreler veya bunlara benzeyen öncül hücreler vazifelendirilmiştir. Bu hücreler kopan kolun yaralı bölgesine göç ederler ve yaranın etrafında çoğalarak kayıp vücut parçasını orijinal formuna ulaştırabilecek şekilde yeniden inşaya başlarlar. Aslında bu durum bir mânâda eşeysiz üreme de demektir. Kopan bir kol eksik olan diğer dört kolu inşa ederek üremiş olmaktadır. Regenerasyon (yenilenme) vesilesiyle kopan parçadan yeni bir denizyıldızı yaratılmış olmaktadır.

Gövdeden Dışarı Çıkarılabilen Mide

Denizyıldızları esas olarak etoburdur ve besinlerini çeşitli küçük omurgasızlar, hatta balıklar teşkil eder.[3]Yumuşakçalar ve koloni şeklinde toplu bulunan midye gibi hayvanlar en yaygın besinleridir. Bu canlıların sindirim sistemleri kaslı ağız, kısa ve bazen iki bölmeli yemek borusu, kompleks yapıda çift mide, kısa bağırsak ve anüsten yaratılmıştır. Merkezî diskin alt yüzeyindeki ağız, çok kısa olan yemek borusuna açılır. Bunun üzerinde kardiak mide ve onun üzerinde de pilorik mide yer alır. Üst bölgedeki pilorik mideden, kolların her birine dallanmış pilorik keseler uzanır.

Denizyıldızlarının çoğu, merkezî diskteki sölom (vücut boşluğu) sıvısı üzerine basınç uygulayarak ön (kardiak) midelerini eldivenin çıkarılırken içinin dışarı çıkması gibi ters çevirebilirler. Böylece mide ağızdan dışarı doğru uzatılarak avın üzerine yapışır ve sindirim başlatılır. Daha sonra bu mide, geri çekici kaslarla tekrar gövde içine çekilir. Bazen de bu mide, organik bakımdan zengin yerleri süpürerek beslenmeyi sağlar.

Midyelerle beslenen denizyıldızları ise, kardiak midelerini avlarının kabukları arasındaki hafif aralıktan içeri doğru uzatırlar. İçeri uzatılan mide, kabuk içi kaslarını enzimlerle parçalar ve böylece açılan kabuktan uzattığı midesiyle bütün midyeyi kolaylıkla yer. Enzimler vasıtasıyla sindirilen besinler, emilim için pilorik keselere yönlendirilir. Kısa bir ince bağırsak, pilorik mideden çıkar ve merkezî diskin üst yüzeyindeki anüse kadar uzanarak sindirimdeki görevini tamamlar. İki midenin hâlden hâle çevrildiği bu harikulade avlanma sahneleri, âdeta Rabbimizin rızıklandırma çeşitliliğinin akıllara durgunluk veren zenginliğini sergiler. Öyle ki bu küçük canlılar, kendilerinden büyük rızıklarını bile; midelerini dışarı çıkarıp, sindirerek beslenebilirler.

Mucizevî Su Damar Sistemi

Su damar sistemi, özellikle denizyıldızları ve denizkestaneleri gibi derisi dikenlilerin hareket, yiyecek ve atık taşıma ve solunum için kullandıkları mucizevî bir hidrolik kanallar sistemidir.[4] Sistem içerisindeki öncelikli ana madde; deniz suyudur. Bu muhteşem sistem, çok sayıda tüp ayağı birbirine bağlayan çeşitli yapılardaki kanallardan inşa edilmiştir.

Su damar sisteminin işleyişi kısaca şöyledir: Su, sisteme üst taraftaki gözenekli, elek benzeri bir kemikçik olan “madreporite” yoluyla girer. Buradan, kireçli malzeme ile kaplı taş kanal aracılığıyla ağız açıklığının etrafındaki halka kanala bağlanır. Halka kanaldan her bir kol içine oluk gibi uzanan radyal (ışınsal) kanallar bağlıdır.

Radyal kanalların her iki yanında, dönüşümlü olarak dallanan ve her biri bir ampula ile biten kısa yanal kanallar vardır. Yanal kanallar, tüp şeklindeki ayaklara bağlanır. Genellikle iki sıra tüp ayak vardır. Buradaki bütün kanal sisteminin içi tüycük şeklinde ince sillerle kaplıdır. Ampulalar içine suyun dolup boşalması, iç basıncın değişmesine yol açarak ayağın uzamasını veya kısalmasını sağlar. Ayağın ucundaki emici vantuzların yardımıyla su damar sistemi sayesinde canlı hareket edebilir.

Su damar sistemi, tüp ayaklardan oksijen ve karbondioksitin, ayaklara ve ayrıca bağırsaktan hareketle ilgili kaslara besin taşınmasına hizmet eder. Sıvı hareketi çift yönlüdür ve siller tarafından başlatılır. Gaz değişimi ayrıca, diskin ve kolların üst yüzeyindeki ince duvarlı çıkıntılar olan papula olarak bilinen diğer solungaçlar aracılığıyla da gerçekleşir.

Karanlıkta da Gören Gözler

Denizyıldızlarının çoğu, her bir kolun ucunda birer tane, göz lekesi olarak ifade edilen görme organına sahiptir. Bu gözlerin yapısı, böceklerinki gibi bileşik gözler şeklindedir. Her biri hayvanın gördüğü toplam görüntünün bir pikselini oluşturan, ommatidium adı verilen çok sayıda mercek taşır.[5] Tropikal denizyıldızı gözlerinin, hayvanların evlerinin yakınlarında kalmasını sağlayan zayıf görüntüler oluşturabildiği gösterilmiştir. Gözler, renk algılayıcı koniler ihtiva etmediğinden, renk algılayamazlar.  Bu yüzden denizyıldızları, renk körüdür, yalnızca ışığı ve karanlığı algılarlar.

Bununla birlikte bilim adamları, güneş ışığının nüfuz edemediği su yüzeyinin bir kilometre altında bulunan birkaç derin denizyıldızı türünün karanlığa rağmen görebildiğini ortaya çıkardı. Okyanusun karanlık derinliklerini görebilen bu türlerin gözlerinin, daha hassas yaratıldığını ifade ettiler. Bunun yanında, denizyıldızlarının göz yapısı üzerinde çalışan Danimarka Kopenhag Üniversitesi Deniz Biyolojisi Bölümü nörobiyoloji profesörü Anders Garm, sayı olarak 50 civarında gözcük ihtiva etmesine rağmen, denizyıldızlarının 20/20 vizyonuna sahip olmadığını söyledi.[6] “En iyi denizyıldızı görüşü bile oldukça zayıf insan görüşünden yaklaşık 500 kat daha az keskindir.” ifadelerinde bulundu. Ayrıca Garm ve arkadaşları, tropikal denizyıldızı Linckia laevigata’nın gözlerinin gerçek görüntü oluşturma kabiliyeti ile donatıldığını keşfettiklerini de açıkladılar.

Yıldız şeklindeki bu dostlarımızla ilgili olarak söylenebilecek yine çok ilginç bir husus da şudur ki bizler sadece öne veya arkaya doğru ilerleyebilirken denizyıldızları istedikleri yöne doğru hareket edebilirler. Bu esnada, âdeta gidecekleri yöndeki kolları, idareyi ele alarak diğer kollara öncülük eder. Bu olayın nasıl gerçekleştirilebildiği konusundaki araştırmalar sürdürülmektedir. Bütün tüp ayakların senkronize hareket etmesindeki mekanik koordinasyon modelinin detaylarının ortaya çıkması, robotik biliminde de ilerlemelere yol açabilir.[7]

Bütün bu hayranlık uyandıran özellikleri ile denizlerin küçük yıldızları, bizleri Esmâ-i İlahî’nin eşsiz yamaçlarında dolaştırır.

Kaynaklar

[1] Prof. Dr. Bayram Öztürk, Yard. Doç. Dr Bülent Topaloğlu, Araş. Gör Nur Eda Topçu, İ.Ü Su Ürünleri Fak. Su Omurgasızları Laboratuvarı 2014

[2] “Starfish Anatomy, How The Animals Regenerate Limbs?”, How It Works Book Of Amazing Animals, 2012. Imagine Publishing Limited, Page 61.

[3] Prof. Dr. Nihat Aktaç, “Echinodermata, Klasis: Stelleroidea Subklasis: Asteroidea”, Omurgasız Hayvanlar Kitabı, Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, s. 365-370.

[4] https://en.wikipedia.org/wiki/Starfish#Human_relations

[5] https://www.scientificamerican.com/article/starfish-can-see-in-the-dark-among-other-amazing-abilities/

 [6] https://www.livescience.com/61682-starfish-eyes.html

[7] https://phys.org/news/2020-01-sea-stars-brain-impact-robotics.html

Bu yazıyı paylaş