Kur’ân-ı Kerim Işığında Fotosentez

            Kur’ân-ı Kerim’de kâinattaki her şeyden kıymetine göre bazen çok açık, bazen bir işâret veya îmâ ile bahsedilmektedir. Bilim adamları bazen bir ilhamla veya yeni bir keşfin işaretiyle bazı âyetlerde belli ilim dallarına ait konuları görebilirler. Yerine göre arı gibi bir böcekten veya embriyonun gelişiminden açık olarak bahsedilirken, bazen de farklı alternatif yorumları gözeterek işaretler şeklinde gelecekteki buluşlara yol gösterebilir veya henüz yeni fark ettiğimiz ilmî bir hakikate tercüman olabilir.

            Nebe’ sûresinin 13-16. âyetlerinin meâllerine tek tek bakalım:

İçlerine ışık saçan bir kandil astık.”

“Yoğunlaşmış bulutlardan şarıl şarıl bir su indirdik.”

Onunla taneler ve otlar çıkaralım diye.”

“Ve sarmaş dolaş bağlar bahçeler (çıkaralım diye).”[1]

Âyet-i kerimelerde birbiri ardına zikredilen ifadeler fotosentez gibi hayatın temelindeki en önemli hâdiselerden birine işaret ediyor olabilir. Nitekim aynı bağlamda Mü’min sûresinin 13. âyetindeki “Size kudret ve hikmetine dair delillerini gösteren, gökten size rızık indiren O’dur. Fakat ancak gönülden Allah’a dönen kimse düşünüp ibret alır.[2] ifadelerinden de yeterli bitki fizyolojisi bilgi birikimiyle bakıldığında çok şeyler anlamak mümkündür.

Canlılığın sürdürülmesinin temelinde yatan faktörlerin başında “rızık” ismini verdiğimiz, yenilecek-içilecek gıdanın temini gelir. Rızık konusunda hayvanlar bitkilere muhtaç kılınmışken, bitkiler başka bir canlıya muhtaç olmayıp Allah (celle celâluhu) onların rızkının teminini kendi metabolizmalarına koyduğu fotosentez hadisesine bağlamıştır. Fotosentezin keşfedildiği günümüz dünyasında, artık “rızık” kelimesinin geçtiği âyetlerin veya rızkı başka şekilde ifade eden âyetlerin açıklamasında, fotosentezin esas alınması gayet mânâlı bir tefekkür olur. Fotosentez anlaşılmadan rızık ile ilgili âyetlerin derinliğini tam idrak edemeyiz.

Fotosentezin çok kısa özeti olarak aşağıda gösterilen denkleme bakıldığında havadaki boğucu ve kirli bir gazın su ve güneş ışığındaki enerji ile şekere dönüştürülürken aynı zamanda hayatî bir gaz olan havadaki oksijenin de yenilendiğini görmekteyiz:

6 CO2 (Karbondioksit) + 6 H2O (Su) + Güneş enerjisi → C6H12O6 (Glikoz) + 6 O(Oksijen)

Yeryüzünü örten toprak tabakasının beşiklik ettiği bütün yeşil bitkiler, deniz ve okyanusları dolduran yosunlar ve tek hücreli algler gibi canlılar hiç durmadan güneş ışığını işleyen birer kimya fabrikası olup güneşten ışık aldıkları müddetçe sürekli gıda ve oksijen üretirler. Rabbimiz fotosentez yapmak üzere, karada yeşil bitkileri, okyanuslarda ve denizlerde ise su yosunlarını istihdam eder. Su yosunları, tek hücreli olan alglerin birleşmesinden oluşur.

Yeşil Yapraklarda ve Alglerde Fotosentez

 

Fotosentezde suyun ayrıştırılması ve şekerin (glikoz) üretilmesi olarak iki safha vardır.

Bitkilerin yeşil yapraklarının hücrelerine ve tek hücreli alglere, kloroplast olarak adlandırılan fotosentez fabrikaları yerleştirilmiştir. Birinci safhada kloroplastlarda, su (H2O) molekülleri güneş enerjisi ile parçalanır, su molekülündeki oksijen atmosfere verilirken (soluduğumuz oksijen) suyun yapısındaki hidrojen (H) atomları, glikozun (C6H12O6) sentezi için ikinci bölüme gönderilir.

Hayvanlar ve insanların hücrelerinde ihtiyaç duyduğu oksijen için en önemli kaynak fotosentezle parçalanan sudur (2 H2O —- 2 H2 + O2). Bir insanın beyni, oksijensizliğe en fazla 5 dakika dayanabilir, sonra beyin hücreleri ölmeye başlar. Oksijen bütün insan ve hayvanlar için en önemli rızıktır. Kısacası güneş ve fotosentez hadisesi yaratılmasaydı oksijensizlikten bütün hayvan ve insanlar ölürdü.

İkinci safhada atmosferdeki karbondioksit (CO2) molekülü kloroplastın içine gönderilir ve suyun parçalanmasından gelen hidrojen atomları ile birleştirilerek glikoz yaratılır. Güneş enerjisiyle ayrıştırılan su molekülünün hidrojenlerinin (H), glikozu yaratmakta kullanılması ilk bakışta “(…), hayatı olan her şeyi sudan yaptık. Hâlâ inanmayacaklar mı?” (Enbiyâ,30)[3] âyet-i kerimesini akla getirmektedir.

Glikozun yaratılması sebepler açısından Rabbimizin (celle celâluhu) bitkilerin genlerine koyduğu son derece girift bir yazılım programıyla yürütülür, fakat bu reaksiyonlar zincirinde yer verilen her atom Allah’ın izniyle kendine verilen vazifeyi yerine getirir. Bu ikinci bölümde atmosferde serbest hâlde bulunan karbondioksit (CO2) molekülündeki karbonlar, glikoz molekülünün yapısında ana ekseni teşkil eder. Bu olaya “karbon atomunun sabitlenmesi” denir.[4]Böylece karbondioksit (CO2) molekülü şeker olarak bizim rızkımıza dönüşür.

Bütün canlılar hayatî fonksiyonlarının devamı için enerjiye ihtiyaç duyar.[5] Canlı hücreler elektrik, ısı veya başka bir enerji kullanamaz, ancak kimyevî enerjiye dönüştürülen ışık enerjisi çok mükemmel bir santraldir. Güneş enerjisi, glikoz molekülünün karbon bağlarına kimyevî enerji olarak yerleştirilir. Böylece gıda olacak organik moleküllerin başlangıcı olarak (yağ ve protein) glikoz yaratılır.

Glikozun Neden Hayatî Bir Önemi Vardır?

Glikoz, bütün besinlerimizin ilk basamağıdır. Glikoz olmazsa hiçbir gıda olmaz. Rabbimiz (celle celâluhu), bir elma ağacının yapraklarında önce fotosentezle glikozu yaratır, sonra ağacın genlerine yazdığı programla, glikozu diğer gıdalara dönüştürür. Gerekli olan diğer atomlar da topraktan sağlanır; bu atomlar özel organizasyonlarla elmadaki gerekli maddelerin yapısına yerleştirilir ve bize ikram edilir.

Buğday için de durum aynıdır. Önce fotosentezle glikoz, sonra (nişasta) buğday, sonra un ve nihayetinde ekmek.

Çayır ve meraların yeşil örtüsüne fotosentez yaptırılır, glikoz selüloza dönüşür; bu otları yiyen hayvanlar, kendi genlerindeki yazılıma göre onu ete ve süte dönüştürürler ve bize ikram edilir. Allah (celle celâluhu), bu rızıkları fotosentez olmadan da bize doğrudan verebilirdi. Fakat “Rabbimiz yarattığı şeylere, sebepleri vesile kılmıştır. Allah sebepleri yaratıyor, sebeplerin sonunda oluşan şeyleri de yaratıyor.”[6] Ayrıca “Dünya hikmet, ahiret ise kudret yeridir.”[7]

Makalemizin başında verdiğimiz âyetlerin sıralaması çok dikkat çekicidir. Bu sıralama ile birinci âyette güneş enerjisini, ikinci âyette hem fotosentez için hem de bitkilerdeki kimyevî reaksiyonlar için gerekli olan suyu, üçüncü ve dördüncü âyette ise fotosentez sonucu oluşan ürünleri gösteriyor şeklinde makul bir mânâ verilebilir. Benzer şekilde Mü’min sûresi 13. âyetteki “gökten rızık indirilmesi” rahatlıkla güneş ışığı, su ve karbondioksitin havadan yere rızık olarak inmesi olarak düşünülebilir. Son olarak Fâtır sûresi 3. âyetteki göklerden ve yerden sizi rızıklandıran” ibaresi de benzer şekilde gökyüzünden inen ışık, su ve karbondioksite işaret ediyor olabilir.

Bütün canlıların rızıklandırılmasında, suyla birlikte birinci derecede önemi olan fotosenteze, Kur’ân-ı Kerim’deki birçok âyette işaret edilmesinden, ileride insanlığın gıda sıkıntısına karşı bu hâdisenin incelikleri iyice ortaya çıkarılırsa “fotosentez fabrikaları” bile yapılabilir. Havada karbondioksit çok, su da bol, güneş de her gün doğuyor, o zaman geliştirilebilecek bazı makinelerle glikoz sentezlenip yağa ve proteine dönüştürülebilir.

Bütün bunlara bağlı olarak Kur’ân-ı Kerim’de su, yağmur ve ışık geçen birçok âyet-i kerimeye dolaylı olarak rızık ve fotosentez cihetiyle bakılabilir. Allah (celle celâluhu), kendi varlığının ve birliğinin delillerini anlattığı âyetlerin bir kısmında, gökten bize gönderdiği rızık olarak suyun ve yağmurun yeryüzündeki canlılar için ne kadar önemli olduğunu ifade sadedinde Kur’ân-ı Kerim’de, varlığının delillerini ve bize verdiği lütufları hatırlatırken, en az 29 âyette açık bir şekilde, rızık olarak suya vurgu yapar.*

*Rızka ve dolayısıyla fotosenteze işaret ediyor olarak değerlendirilebilecek diğer âyet-i kerimeler: Bakara 22 ve 99, Yunus 24 ve 59, İbrahim 32, Nahl 10, Tâ Hâ 53, Enbiya 30 ve 63, Nur 18 ve 19, Furkan 48 ve 49, Neml 60, Ankebut 63, Lokman 10 ve 20, Secde 27, Fâtır 9 ve 27, Yâsîn 34, Zümer 21, Fussilet 39, Zuhruf 11, Câsiye 5, Kâf 9 ve 11, Vâkıa 68, 69 ve 70.

 

Dipnotlar

[1] Yazır, Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dîni Kur’ân Dili, Sadeleştirenler: Prof. Dr. İsmail Karaçam, Yrd. Doç. Dr. Emin Işık, Yrd. Doç. Dr. Nusrettin Bolelli, Abdullah Yücel, Azim Dağıtım, İstanbul, 2011.

[2] Yıldırım, Suat, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meali. İstanbul: Define Yayınları, Ocak 2013.

[3] A.g.e.

[4] BiologyOnline.com.Last updated on June 16th, 2022.

[5] Johnson, A.B., Lewis, J. et.al.  (2002): Molecular Biology of the Cell. 4th edition. New York: Garland Science.

[6] Nursî, B. S. (2013): Sözler. Risale-i Nur Külliyatından (Sadeleştirilmiş). Ufuk Yayınları. s. 356-357.

[7] A.g.e., s. 145.

 

Bu yazıyı paylaş