Eşref-i mahlûkat olan insan, dünyada sınırlı bir süre yaşar ve bu süre zarfında farkında olmadan, hayatını birçok fizikî kuvvetin karşılıklı tesirleri içerisinde sürdürür. Bu kuvvetler gözle görülmezler fakat etkileri itibarıyla insan hayatında her an aktif rol oynarlar. Dikkate alınmadıkları durumda da insan ve toplum için çok büyük zararlara ve yıkıcı neticelere sebep olurlar.
Kâinat çapında kurulmuş mucizevî bir sistemde; Güneş Sistemi, gezegenler ve Dünya, mikrokozmostan makrokozmosa kadar hayatın sürekliliğini temin eden ilâhî bir nizama perde olan kuvvetlerle daima etkileşim hâlindedir. Bu güçler, hayranlık uyandıran bir denge ve uyum içinde varlığını sürdürür.[1] İç içe geçmiş, karşılıklı ve son derece sofistike etkiler vesilesiyle; içinde sayısız gök cismi barındıran milyarlarca galaksi, birbirine çarpmadan ve bir kıyamete sebebiyet vermeden hareketine devam eder.
Şu An Hizmetinizde Kaç Tane Kuvvet Olduğunu Biliyor musunuz?
Uzun süredir görmediğiniz bir dostunuzu ziyaret için başka bir ülkeye uçuyorsunuz ve uçağınızın inişe geçtiğini belirten anonsu duyuyorsunuz. Önünüzdeki fincandan kahvenizin son yudumlarını alıyor ve için için arkadaşınıza kavuşmak için sabırsızlanıyorsunuz. Gelin, sadece bir dakika, size bu sevinci yaşatmak için hizmetinize koşan kuvvetleri inceleyelim:
Uçağınız, dört temel fizikî kuvvetin dengede olması sayesinde uçar. Uçağın kanatlarının üstündeki düşük basınç sayesinde, uçağı yukarı yönlendiren kaldırma kuvveti (lift)[2], uçağı yere doğru çeken yer çekimi kuvvetini (gravity)[3], dolayısıyla uçağın ağırlığını dengeler. Motorlar tarafından sağlanan ileri itme kuvveti (thrust), sürtünmeyi yenerek uçağı hızlandırır. Hava direnci (drag), havanın uçağa uyguladığı geriye yönlü kuvvet olup, itme kuvveti ile dengelenir.
Şimdi de kahvenize etki eden kuvvetlere bakalım: Kahve ve fincanın kütlesine bağlı olarak, Dünya’nın yer çekimiher ikisini de aşağıya doğru çeker. Fincanı uçak tepsisinin üzerine koyduğunuzda, tepsi kahve fincanına ve içindeki kahveye yukarı doğru normal bir kuvvet uygular. Bu kuvvet, yer çekimi kuvvetini dengeler ve fincanın tepside sabit kalmasını sağlar. Uçağın hızlanması veya yavaşlaması durumunda kahvenin ileriye veya geriye savrulmasını engellemek için kahve ve fincan, atalet sebebiyle hareket etmeye çalışır. Fincanın kenarlarından gelen kuvvetler (sürtünme ve temas), bu hareketi sınırlar. Uçak türbülansa girdiğinde ise kahve yüzeyi dalgalanır. Bu, kahvenin bir ivmelenme tesiri altında sürekli hareket etmesine sebep olur. Fincan, kahvenin taşmasına engel olacak şekilde içindeki kahve sıvısının hareketini dengeler.
Bütün bu kuvvetler birbirleri ile koordineli bir şekilde sizin hizmetinizdeyken, siz ise arkadaşınızla neler yapabileceğinizi planlarsınız. Ancak bu kuvvetlerden herhangi birinin gücünü kaybetmesi veya aşırı artması ise ciddi sonuçlara yol açabilir. Meselâ; kaldırma kuvvetinin yer çekimi karşısında sadece birkaç saniye azalması, uçağın hızla irtifa kaybetmesine sebep olabilir. Peki, elinizdeki kahveyi hangi kuvvetlerin dengelenmesi sayesinde tutabiliyor, yavaşça ağzınızı yakmayacak şekilde içebiliyorsunuz. Ayrıca hem kendinizin hem de yanınızda oturanların üzerine dökmeden yavaşça yine yerine koyabiliyorsunuz? Bunun da ötesinde, kahvenin nefis kokusunu alabiliyorsunuz…
Şimdi de içtiğiniz kahvenin vücudunuzda sindirilmesi ve zararlı olan bölümün vücuttan dışarı atılması sürecine bir bakalım mı? İnsan bedeni, pek çok fizikî kuvvetin karşılıklı tesirleriyle belli bir mutabakat içinde çalıştırılan karmaşık bir sistemdir. Bu kuvvetler, bedenimizin statik konumuyla birlikte, gıdasını temin etmek için hareketlenmesinde, iç veya dış ihtiyaçlarının temini için çevreye uyum sağlama fonksiyonlarının ve sağlığının korunmasında hayatî önem taşırlar. Başıboş ve sınırsız olmayan bu kuvvetlerin birbirlerini engellemeden ve destekleyerek ortak bir gayeye matuf olarak işletilmesi ancak sonsuz bir ilim ve kudretin icraatıyla olabilir. Şimdi bu kuvvetlerden sadece bazılarını sıralayalım:
- Kas kuvvetleri: Vücudumuzdaki her türlü hareket (kol, bacak, kalb, bağırsak, kan damarı vb.) kasların faaliyeti ile gerçekleştirilir.
- Kan basıncı: Kanın damarlar içinde dolaşımı için üretilen tansiyon, kalbin çalıştırılmasıyla düzenlenir.
- Akciğerlerdeki yüzey gerilimi: Solunumun sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesine yardımcı olur.
- Eklemlerdeki sıkışma ve kaymayı sağlayan basınç kuvvetleri: Hareket kabiliyetini destekler.
- Difüzyon ve ozmoz kuvvetleri: Hücreler ve organlar arasında gıdaların, sıvıların ve gazların taşınmasında iş görürler.
- Moleküler seviyedeki elektromanyetik kuvvetler: Hayatî moleküllerin sentezinde veya parçalanmasında atomlar arasındaki kimyevî bağların teşekkülü mümkün kılınır.
“Sadece bir kahve içecektik.” diyebilirsiniz. Ama yalnızca bir kahve içmeniz için bile emrinize bu kadar kuvveti gönderen yaratıcının nazarındaki değerinize bir bakın!
Kâinattaki Dört Temel Kuvvet[4]
Tefekkürümüze atomun çekirdeğindeki kuvvetler dengesi ile yeni bir derinlik kazandıralım. Atomun çekirdeğindeki kuvvetlerdeki mükemmel dengeyi anlamak için madde ve enerjinin davranışını etkileyen dört temel kuvveti ve bunların bazı görevlerini kısaca özetleyelim:
- Yer çekimi (Gravitasyon): İki kütle arasındaki çekim kuvvetini ifade eder. Yer çekimi, gezegenlerin ve Ay’ın yıldızların etrafındaki yörüngelerinde kalmasını sağlar.
- Elektromanyetik Kuvvet: Elektrik yüklü parçacıklar arasında hem çekici hem de itici etkiler gösterir. Atomlar ve moleküller arasındaki kimyevî bağlar bu kuvvetle kurulur. Işığın yayılmasına ve fotonlarla madde arasındaki münasebetlere tesir eder.
- Güçlü Etkileşim: Atom çekirdeğindeki proton ve nötronları bir arada tutar. Atom çekirdeklerinin stabilitesini sağlar. Güneş’teki ve nükleer reaktörlerdeki enerji salınımının kaynağıdır.
- Zayıf Etkileşim: Bazı radyoaktif bozulma ürünlerinin salınmasına ve yıldızlardaki nükleer füzyona vesile olur. Nükleer fizik ve parçacık fiziğinde önemli bir rol verilmiştir.
Bu kuvvetlerden birinin yaratılmadığını ve fonksiyonunu kaybettiğini düşünürsek ne olur? Bu durumda hem ferdî hayatı hem de insanlığın tamamını etkileyebilecek çok geniş ölçekli felaketler hayatın yaşanmaz hâle gelmesine sebep olurdu. Bazı senaryolarla örneklendirirsek, bu kuvvetlerin ne kadar kritik önemde oldukları daha net görülecektir:
- Yer çekiminin kaybolması durumunda gezegenler yörüngelerinden sapacak, kıyı bölgeleri sular altında kalacak ve deniz ekosistemlerinin bozulmasına sebep olacak, neticede kaotik bir kâinatta tahmin edemeyeceğimiz kıyâmetvâri felâketler görecektik.
- Çoğunlukla varlığını bile fark etmediğimiz Dünya’nın manyetik alanı zarar görseydi, bu durum insanlık için ciddi sonuçlar doğururdu. Kozmik radyasyon ve güneş rüzgârları doğrudan Dünya’ya ulaşarak yüzeydeki radyasyon seviyesini artırırdı. Bu kadar yüksek radyasyon da özellikle kanser gibi sağlık problemlerinin patlamasına sebep olacaktı.[5]
- Elektromanyetik kuvvetin kaybı, kimyevî bağların bozulmasına ve dolayısıyla bütün organik (yağ, protein, vitamin, karbonhidrat) moleküllerin yapısının çözülmesine, dolayısıyla hayatın ortadan kalkmasına sebep olabilirdi.[6]
- Güçlü etkileşimin yokluğu, atom çekirdeklerini kararsız hâle getirirken, zayıf etkileşimdeki bir aksaklık, güneşimiz gibi milyonlarca yıldızların enerji üretimini durdurabilir.[7]
Görüldüğü gibi bütün bu durumlar, hayatın ve kâinatın üzerine oturtulduğu temel düzenin bozulmasına sebep olur. Bunun unutulmaz örneklerinden biri de Tacoma Köprüsü’nün yıkılmasıdır. Yapımından sadece dört ay sonra, aerodinamik kuvvetlerin dengesinin bozulması sonucu rüzgâr ile rezonansa giren köprü yıkılmıştır. Bu olay, fizikî kuvvetlerin dengesinin ne kadar kritik olduğunu müşahhas bir şekilde göstermektedir.
Her yönüyle farklı bir donanım ve imkânlarla dünyaya gönderilmiş olan insanda, bu fizikî kuvvetlerden farklı mahiyette olan, elle tutulamayan fakat bütün hayatımıza tesir eden farklı kuvvetler de mevcuttur. Bu kuvvetlerin yerli yerince kullanılması neticesinde insan sırat-ı müstakim üzere bir hayat sürer. Bunlar, İslam düşünce sisteminde tarif edilirken, kuvve-i şeheviye (istek ve arzuların gücü), kuvve-i gadabiye (öfke ve savunma gücü) ve kuvve-i akliye (akıl ve muhakeme gücü) olarak ele alınmış ve bunların itidal hâlleri sırat-ı müstakim olarak ifade edilmiştir. Bu kuvvelerin her iki yöndeki aşırılıkları (ifrat ve tefrit) insanın kemâlât yolundaki en büyük engelleri ve nefsin silahlarıdır.
Sonuç olarak, Cenâb-ı Hak ezelî kelâmında; “O Yaratıcıdır ki yeryüzünü sizin için beşik gibi yapmış ve yol bulmanız için yerde yollar ve geçitler var etmiştir.” (Zuhruf, 43/10) buyurmaktadır. Âyetteki beşik kelimesi bir bebeğin sıcacık beşiğinde rahat etmesi gibi, kâinatın insanlar için çok muhteşem kuvvetlerin hikmetli bir şekilde dengelenerek tecelli ettirildiğini anlatmaktadır.
Evet, kâinatın bütün parçalarının, farklı unsurlarının ve çeşitliliğinin bir arada düzenli bir şekilde var olması, aslında O’nun (celle celâluhu) yaratıcı gücünü gösterir. Dolayısıyla insanı, hayatının her anında görünmeyen sayısız kuvvetlerle destekleyen Allah (celle celâluhu), ona çok önemli bir mesuliyet de yüklemiştir. İnsanoğlunun bu vazifeyi yerine getirmesi ise, dini literatürde “salih amel” olarak ifade edilen, Kur’ân’daki teşriî âyetler ile kâinattaki tekvinî âyetleri birlikte okuması ve hayatını bu âyetler doğrultusunda dengede sürdürmesine bağlıdır.
Kaynaklar
[1] Dingle, E. (2010): The Balance of Physics. Nabu Press. Berlin, New York.
[2] Messnarz, Bernd (2022): Physik des Fliegens. Wie erkläre ich den aerodynamischen Auftrieb? Studiengagsleiter Luftfahrt. FH Joanneum, University of Applied Science.
[3] NASA Space Place. “What is Gravity” NASA Science for Kids.
[4] CERN, The Standard Model, https://home.cern/science/physics/standard-model
[5] Welt der Physik: „Das Magnetfeld der Erde“ https://www.weltderphysik.de/gebiet/erde/erde/erdmagnetfeld/
[6] Gravitation und elektromagnetische Kraft. Physik. https://www.schubu.org
[7] Wechselwirkungen. Loesungen.pdf, LEIFIphysik.