Emevî Camii’nden Modern Ekonomik Kalkınmaya Sesleniş: Bir Ekonomik Kalkınma Üstadı Olarak Bediüzzaman Said Nursî

Bediüzzaman Said Nursî (1878-1960) gibi çağını aşan ilim, anlayış ve ufka sahip âlimlerin içinde yaşadıkları toplum tarafından anlaşılması hemen hiç mümkün olmamıştır. Onlar, Cemil Meriç’in “Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır. Zira yarınki veya dünkü veya ötelerdeki bir cemiyetin çocuğu, kendi cemiyetinin değil”ifadesinin[1] tecessüm etmiş hâlidirler. Pek çok âlim gibi Bediüzzaman da aynı kaderden nasibini almış, içinde yaşadığı toplumun üvey evladı olmaktan kurtulamamış ve bu nedenle çağını aşan düşüncelerini gelecek nesillere emanet etmiştir.

Kanaatimce, bu büyük âlimlerin ufkunu daha kolay kavrayabilmek için farklı bir ölçüye ve kategorik analize ihtiyaç var. Bu noktada Dr. Mustafa Özel, Modern Dünya Sistemi [2] isimli çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Immanuel M. Wallerstein’ı (1930-2019) anlatan yazısında Prof. Dr. Fernand Braudel’den[3] esinle dikkat çekici bir perspektif sunuyor. Özel, Braudel’in kısa, orta ve uzun vadeli tarihsel analizini[4] kullanarak üç kafa tipi tanımlamaktadır.

Üç Tip Kafa

Dr. Mustafa Özel’e göre[5] medyatik, akademik ve sistemik olmak üzere üç tip kafa vardır. “Medyatik” kafaların ufku 5 ilâ 10 yıl arasındadır. Kısa vadeli düşünürler, pek çok konuyu veya hadiseyi birkaç yıl içinde unuturlar ve ancak medyada gündem olması hâlinde yeniden hatırlarlar. İnsanların büyük bir kısmı ve büyük oranda politikacılar bu kapsamdadır. Politikacılar bir sonraki seçim sandığına kadar uzanabilen bir ufka sahiptirler ve çoğu zaman halkın büyük kısmını da bu dar ufka mahkûm ederler.

“Akademik” kafanın düşünce ufku ise 50 ilâ 100 yıl arasındadır. Bu kafa tipi, meseleleri bilimsel veriler ve nedensellik ilişkileri içinde ele alır ve analiz eder. Analitik düşünme yetenekleri sayesinde medyatik kafalara göre çok daha uzun vadeli hesaplamalar, öngörüler ve planlamalar yapma kapasitesine sahiptirler.

“Sistemik” kafa tipinin düşünce ufku en az 500 ilâ 1000 yıl arasındadır. Bu insanlar engin bir ufka ve tarihsel bir derinliğe ulaşmışlardır. Zamanı doğru okumak için gerekli bilgi birikimleri vardır ve çağlarını aşan ekonomik, sosyolojik ve sistemik analizler yapabilirler. Hayatı ve olayları doğru değerlendirmek için holistik (bütüncül) bir bakış açısına, sorunları pek çok insandan önce teşhis etme ve buna göre tedavi önerileri sunma kapasitesine sahiptirler. Bu özellikleri nedeniyle çoğu zaman içinde yaşadıkları toplum tarafından anlaşılmaz, yalnızlığa mahkûm edilir ve hatta zulümlere maruz bırakılırlar. Bu özelliklere sahip insan sayısı çok azdır fakat insanlık tarihindeki etkileri her zaman çok büyük olmuştur.

Hayatı, eserleri, manevi şahsiyeti, tarihsel ve sosyolojik perspektifinin derinliği, çağını aşan öngörüleri, kapsamlı çözüm önerileri, felsefi yaklaşımları, toplumsal ve dinî hayatta oluşturduğu uzun vadeli etkiler dikkate alındığında Bediüzzaman Said Nursî de “sistemik kafa” olarak nitelenebilecek ender insanlardan birisidir.

Hutbede Bir Kalkınma Üstadı

Bediüzzaman, pek çok önemli üstün özelliğinin yanı sıra, aynı zamanda bir “ekonomik kalkınma” üstadıdır. Belki onun bu yönü yeterince dikkate alınmamış, üzerine kalem oynatılmamıştır. Ancak onun, henüz 30’lu yaşlarında iken 1911 yılında Şam Emevî Camii’nde vermiş olduğu hutbede[6] bahsettiği temel prensipler ve çözüm önerileri, bugünün kalkınma literatüründekilerle aynı hakikatleri ifade etmektedir. Sanki Bediüzzaman minberden sadece o gün kendisini dinleyenlere değil, günümüz bilimsel eserlerine ve uluslararası kuruluşların politika hedeflerine girmesi için, bizlere ve hatta sonraki nesillere seslenmiştir.

Minberdeki Bediüzzaman, o günün İslam toplumlarındaki temel problemlere değinmekte, teşhislerini yapmakta, çok kapsamlı bir analizle geri kalmışlıktan nasıl çıkılacağına dair maddi ve manevi çözüm önerilerini sıralamaktadır. Üç temel teşhis çok önemlidir: Cehalet, Zarûret ve İhtilâf.

Hutbenin içeriğinden anlaşılacağı gibi teşhise yönelik bu kavramlar, yüzeysel bir bakış açısının konusu değildir. Tam aksine, derinliği ve arka planı olan, maddi boyutların maneviyatla desteklendiği ve çözüm önerilerinin de bu kapsamda geliştirildiği, özenle seçilmiş kavramlardır.

Maalesef bu kavramlar ve öneriler yüz yıldan fazla süredir İslam ülkelerinde yeterince karşılık ve muhatap bulamazken, gelişmiş ülkelerde ortaya konan günümüz ekonomik kalkınma modellerinde ve uluslararası kuruluşların temel hedeflerinde hayat buldu.

Ekonomik Kalkınmada 3T Yaklaşımı

Günümüz ekonomik kalkınma literatürü incelendiğinde, 3T yaklaşımı[7] olarak ifade edilen “talent – technology – tolerance” kavramlarının önemle ele alındığı görülmektedir.

“Talent” kavramı, bir ülkenin kalkınması için gerekli olan nitelikli insan gücünü ifade eder ki; eğitim yoluyla insanın içindeki yeteneklerin inkişaf ettirilmesi, kişinin kendisi ve içinde yaşadığı toplum için yararlı ve üretken bir varlığa dönüştürülmesi adına çok kıymetli bir süreçtir.

Bediüzzaman’ın “cehaletle mücadele” olarak tanımladığı yaklaşım, diğer bir ifadeyle eğitimsiz ve bilinçsiz insan kitlelerinin cehaletten kurtarılması, içlerindeki yeteneklerin inkişaf ettirilmesi, toplumun anlayış ve kavrayışının geliştirilmesi günümüzde ekonomik kalkınmanın temelidir. Bu anlamda “talent” kavramı ve cehaletten kurtulma arasında doğrudan bir bağ bulunmaktadır.

Günümüz ekonomisinde “Technology” kavramı, teknolojiye ve inovasyona dayalı üretim, üniversite – sanayi iş birliği gibi pek çok önemli başlık ekseninde bütüncül olarak ele alınabilir. Özünde teknoloji, sorunları çözmek için becerilerin ve bilginin mantık temelli uygulamasıdır. Ekonomik kalkınmanın itici gücü olarak görülen bu kavram, ülkelerin fakirlikten kurtulması, üretim süreçlerinin modernizasyonu, rekabet gücü kazanma ve sonuçta fakirlikten kurtulup refaha kavuşma adına çok değerlidir.

Bediüzzaman’ın “zarûretle mücadele” olarak ifade ettiği konu, maddî sıkıntının aşılması, yoksulluğun minimize edilmesi ve halkın fakirlikten kurtarılmasıdır. Bunun temelinde, üretim mekanizmasının işler hâle getirilmesi ve dolayısıyla üretimde teknolojinin hâkim olması yatar. Bu kapsamda zaruretle mücadelenin önemli şartlarından biri de teknolojiye dayalı üretimdir.

Kalkınma ekonomisindeki anlamıyla “Tolerance” ise bir ülkenin özellikle etnik köken, dil, din, kültür, yaşam tarzı ve fikirler açısından çeşitliliğe açık ve kapsayıcı olmasını ifade eder. Böylelikle ülkeler nitelikli, üretken ve yenilikçi fikirlere sahip insanları çeker ve gelişim sürecini hızlandırırlar. Toplumsal barışın sağlanmasının ön şartı, birlikte huzur içinde bir ülkeyi geleceğe taşıyabilmenin mihenk taşı tolerans, karşılıklı anlayış, insanlara ve konumlara saygıdan geçmektedir.

Bediüzzaman bu önemli konuyu “ihtilâfla mücadele” olarak tanımlıyor. İç barışın sağlanması, toplum içindeki ihtilâf konularının çatışmaya girmeden çözülmesi, barış içinde birlikte yaşamanın mümkün kılınması, geri kalmışlıktan kurtulmak için hayati önem taşımaktadır.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Hedefleri

1990 yılından beri Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından hesaplanan İnsanî Kalkınma Endeksi[8], ülkelerin insanî kalkınma düzeylerini ölçmek için kullanılır. İnsanî kalkınma, uzun ve sağlıklı yaşam, eğitim ve okullaşma düzeyi, gelir düzeyi ve yaşam koşulları ile ölçülmektedir.

2000 yılında Birleşmiş Milletler Milenyum Zirvesinde, “Milenyum Kalkınma Hedefleri”[9] olarak sekiz kalkınma hedefi ortaya konmuştur. 2015 yılında, Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri[10] adı altında 17 yeni hedef belirlenmiştir. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, daha sürdürülebilir ve kapsayıcı bir kalkınmayı 2030 yılına kadar gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Bu hedefler şunlardır: Yoksulluğa son verme, açlığa son verme, sağlık ve refah, eğitimde kaliteyi artırma, cinsiyet eşitliği, temiz su ve sanitasyon, erişilebilir ve temiz enerji, insana yakışır iş ve ekonomik büyüme,sanayi, yenilikçilik ve altyapı, eşitsizlikleri azaltmak, sürdürülebilir şehirler ve topluluklar, sorumlu tüketim ve üretim, iklim eylemi, deniz yaşamı, karasal yaşam, barış, adalet ve güçlü kurumlar, hedefler için ortaklıklar.

Birleşmiş Milletlerin hedefleri incelendiğinde, Bediüzzaman’ın yaklaşımının genişletilmiş, güncel konularla zenginleştirilmiş ve kurumsallaştırılmış hâli olduğu görülmektedir.

Sonuç

Ortaya koyduğu yaklaşımların iktisat literatürüne ve uluslararası kuruluşların plan ve programlarına uzun yıllar sonra girmesi, Bediüzzaman’ın ne kadar büyük bir öngörü sahibi ve çözüm odaklı bir âlim olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu yönüyle o, çağını aşan bir “sistemik kafa” olarak, ciddi teşhisler yapmış ve güçlü tedavi reçeteleri geliştirmiştir.

Eserleri dikkatli bir şekilde okunduğunda ve bilimin bulguları ile yan yana getirildiğinde, Bediüzzaman’ın gelecek nesillere emanet ettiği büyük hazinesinin sırlarını çözmek mümkün olacaktır.

Dipnotlar

[1] Cemil Meriç, Jurnal, Cilt 1, 1955-65, İletişim Yayınları, İstanbul, s. 178.

[2] Immanuel Maurice Wallerstein, The Modern World-System I: Capitalist Agriculture and the Origins of the European World-Economy in the Sixteenth Century, Academic Press Inc., ISBN: 978-0127859194, USA, 1974.

[3] 1902-1985 yıllarında yaşamış meşhur Fransız tarihçi ve profesör.

[4] Fernand Braudel, Akdeniz ve Akdeniz Dünyası (Çeviren: Mehmet Ali Kılıçbay), Eren Yayınları, 1990.

[5] Mustafa Özel, “Toplumcu, toplumbilimci ve insan: Wallerstein”, https://www.karar.com/toplumcu-toplumbilimci-ve-insan-wallerstein-1314794, 04.09.2019.

[6] Bediüzzaman Said Nursî, Hutbe-i Şamiye, 1911.

[7] Bu konuda okunabilecek bazı yayınlar;

  1. a) Richard Florida, Rise of the Creative Class, New York: Basic Books, 2002.
  2. b) Martin Prosperity Institute, Ontario Competes: Performance Overview Using the 3Ts of Economic Development, Toronto, 2009.
  3. c) Kalsø Hansen, H. (2007). Technology, Talent and Tolerance – The Geography of the Creative Class in Sweden. (Rapporter Och Notiser; Vol. 169). Department of Social and Economic Geography, Lund University.

[8] BM İnsani Kalkınma İndeksi için bakınız: https://hdr.undp.org/data-center/human-development-index

[9] BM Milenyum Kalkınma Hedefleri için bakınız: https://www.un.org/millenniumgoals/

[10] BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için bakınız: https://sdgs.un.org/goals

Bu yazıyı paylaş