Hocaefendi’den Sonra Hizmet Hareketi

Sosyolojik, politik, dinî ve diğer toplumsal alanlarda ortaya çıkan aksiyoner ve reaksiyoner hareketler, genellikle kurucuların liderliğinde başlayıp onların belirlediği politikalar çerçevesinde şekillenir. Bu bağlamda coğrafi ve kültürel yapılar da bu hareketlerin oluşumunu, liderlik tarzını ve çalışma prensiplerini doğrudan etkilemektedir. Bu hareketlerin sürekliliği ve devamlılığı ile ilgili örneklerin bir kısmına şahit olup, büyük bölümünü de tarihi kaynaklarda görmekteyiz. Fethullah Gülen’in kendine has liderliğinde oluşan Hizmet Hareketi de anılan teorik çerçevede, yaklaşık yarım asır önce Türkiye’de başlamış olup, hâlen dünyanın pek çok ülkesinde faaliyetlerine devam etmektedir.

Gülen, temel yaratılış değerlerinden oluşturduğu evrensel ve modern hayatın şartlarına bağlı bir toplumsal hareketin kuruluşuna rehberlik yaptı. O, kendini öne çıkarmadı; ancak farklı bir liderlik anlayışıyla yol arkadaşlarına ilham verdi ve onları yönlendirdi. O gerçekten ilginç bir şey başardı. Bilinen klasik bir liderden ziyade, anlattıklarını yaşayan bir birey olarak ortaya koyduğu ve başlattığı hareketin içinde “temsil keyfiyeti” ile yaşadı. Hareketin merkezine evrensel bir hizmet fikrini koyarak yola çıktı. Onun yaklaşımı uzun süreli, faydalı psikolojik ve toplumsal etkiler oluşturabilecek sağlam bir temele dayanıyor. Kişisel hayatını arka plana koyarak, “evrensel hizmet” fikrini nesilden nesile aktarılabilecek sürdürülebilir bir eylem hâline getirdi. Onun ve dünyanın geniş coğrafyalarında etkili olan gönüllüler hareketinin temel dinamikleri ve belli başlı özellikleri aşağıda sıralanmıştır.

Bireysel Liderlik Yerine İlkesel Rehberlik

Gülen Hareketi, rehberliğe dair derin ve temel bir anlayış üzerine kuruludur. Bu, geleneksel karizmatik liderlik paradigması değildir. O kendini bir kahraman veya kurtarıcı olarak görmüyordu. Daha çok, insanları gerçeği arama yolculuğuna çıkaran bir rehberdi. Bu zihniyet, hareketin özü ve uzun vadeli uygulanabilirliği bağlamında önemli bir etki alanı oluşturabilecek yapıya sahipti. Hareketin zihniyetine sosyopsikolojik açıdan bakıldığında, mantıklı bir tutum olduğu görülebilir. Bu anlayış bireylerin belirli bir lidere değil, ortak ilkelere ve ideallere sadık olmasını teşvik eder. Bu nedenle, hareketin Gülen’in vefatından sonra da varlığını sürdürebilecek değerlere sahip olduğu görülmektedir. Onun yıllardan beri yaygın ve örgün yöntemlerle öğretilerinden oluşan hareketin sahip olduğu değerler, takipçileri tarafından içselleştirilmiştir. Bu donanım ile, yeni karşılaşılan olaylara ve ortaya çıkan güncel problemlere yönelik makul ve modern çözümler üretilmiştir. Bu süreç, ortak karar verme ahlakını sağlamış, tek bir bireyle ilgili değil, onunla hareket edenlerin içtenlikle önemsediği bir sistem hâline gelmiştir.

Bu sistem, insan psikolojisinin derin bir şekilde kavranmasına dayanmaktadır. Birçok ideoloji ve fikir etrafında bir araya gelen insanların bir lider etrafında toplandıklarında, o liderin ayrılmasıyla hareketin zayıfladığı, dağıldığı veya tarih sayfalarından silindiği bilinmektedir. Bu durumun farkında olan Gülen, bunun yerine, takipçilerini hareketin felsefesine bağlı kalarak, “temsil keyfiyeti” potansiyellerini geliştirmeye teşvik etti. Onun yöntemi, “bireyselleştirilmemiş” bir liderlik paradigması olarak tanımlanabilir. O, her bireyin kendi derinliğini keşfetmesini ve aynı zamanda toplumsal harekete katkıda bulunmasını öneriyordu. Bu anlamda, hareketin içindeki her bir birey için inanılmaz derecede toplum hayatı içinde motive edici bir sinerji oluşması sağlandı.

Toplumsal Dayanışmanın Gücü

Gülen’in kullandığı bu sistem, sosyolojik açıdan sıra dışı bir paradigma olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal fayda sağlamak için maddi karşılık beklemeyen bireylerden oluşan bir ağ kurup bu ağı ilmek ilmek dokumuştur. Hareketin pozitif etkisinin hızlı yayılmasının sebebi, bireysel çıkarlardan bağımsız olmasıdır. Onun ilham verici ortak idealleri ve ilkeleri, toplumun üyelerini mutlu bir uyum içinde bir araya getirir. Bu ilkeler, yaşamın en iyi niteliklerinden bazılarına dayanır: eğitim, diyalog, hoşgörü ve insanlığa hizmet gibi… Bu fikirler bireyleri yönlendirir ve toplumsal harekete canlılık verir.

Sosyolojik açıdan bu hareket, gönüllü bireylerden oluşan bir topluluğun, ilham verici bir örneğidir. Gülen’in kişisel inzivası, organizasyonun bir şahıs kültüne dayanmadığını göstermektedir. Hareketin üyeleri, kişisel inisiyatif ve sorumluluk alarak liderlik etme konusunda güçlendirilir. Bu durum, hareketin nesiller boyunca devam etme konusundaki kapasitesinin şaşırtıcı sırrı olarak görülebilir.

Kökleridir Ağacı Ayakta Tutan

Fethullah Gülen, etrafındakilere “Kıvamımızı koruyalım,” “Her zaman kıvamınızı koruyun.” diyerek Hizmet Hareketi’ne gönül verenlere, “Kendimizden başlamalıyız.” mesajını verdi. O, görkemli bir çınar gibi olunsa da, toprağın altında saklı duran ve ortaya çıkmayan köklerinin onu ayakta tuttuğunu hatırlattı. Kökler ağacın inanılmaz, görünmez hayat kaynağıdır! Ve Gülen tam olarak bunu yaptı! Hareketin yaşamı ve sürdürülebilirliği için kendi görünmezliğini sunarak en büyük fedakarlığı ortaya koydu! O, hareketin insanlardan ziyade evrensel idealler üzerine inşa edilmesi gerektiğine inanarak arka planda kalıp hizmetin toplumun bütün katmalarına mal olmasını tavsiye etmiştir. Bir taraftan mistik iç yolculuğunda iken aynı zamanda toplumun merkezinde bulunup insanların ve insanlığın problemlerine çözüm önerilerinde bulundu. Bu tavrı, onu sevenlerin kalplerine tohumlar gibi yerleşti ve çeşitli dönemlerde ve yerlerde çiçek açarak mesajları her yere yayıldı!

Gelecek Nesiller İçin Bir Miras: Bir Misyonun Sürekliliği

Gülen’in yaklaşımı gelecek nesiller için muazzam bir miras oluşturdu! Hareketi, sadece belirli bir zaman dilimine değil, gelecek nesillere de hitap etmeyi, bir anlamda ideallerin taşınabilirliğini amaçladı. İnsanlar onun öğretileri ile farkındalık oluşturarak kendi potansiyellerini fark edip Hizmet Hareketi’ni ileriye taşımaya devam ediyorlar. Elbette evrensel bir şahsiyete ve güçlü bir kimliğe sahip olan Gülen’in, taşıdığı emaneti Rabbine teslim ettikten sonra hareketin belli bir seviyede sarsılması normal karşılanabilir. İstisnai seviyede olacak bu sarsılma insanî olup, hizmet erlerinin emanet aldıkları sorumlulukların yerine getirilmesinde herhangi bir şüphe duyulmayacağı görünen bir gerçektir. Bu hareketin gelecek nesillere yönelik gelişmeye devam ettiğini gösteren, dünyanın dört bir yanından katılımcı gençlerle yapılan “Gençlerin Hocaefendisi”, “Hocaefendi’nin Gençlere Mirası” gibi programlar, atılan tohumların meyveye durduğunu gösteren küçük örneklerdir.

“Ve İnsan Aldandı”dan, Uyanışa Bir Yolculuk

Gülen’in liderlik felsefesi, “aldanmaktan farkındalığa” uzanan olağanüstü bir yolculuktur! O, insanların geçici maddi nimetlerle aldatılmalarını değil, büyük bir içsel uyanış istiyordu. Bu iyilik (hareketi) ve aksiyoner hareket, tek bir bireyin hayatından çok daha uzun süren bir hedef ve misyonun uzun ömürlülüğünün harika bir modelidir. Onun dünyadan ayrılışı bu hareketin sonunu getirmeyeceği gibi, aksine yeni bir başlangıcı işaret etmektedir! Geride bıraktığı ilkeler, bir meşale gibi yanmaya devam edip her yeni neslin meşaleyi alıp insanlığın karanlık gecelerine ışık tutmaya devam edeceği ümidini vermektedir. Bu büyük bir miras! İşte bu yüzden bu hareket sadece bir dönem için değil, tüm insanlık için bir mirastır ve bununla gaye-i hayal adına hiç durmadan yürünmelidir!

Fethullah Gülen’in, toplumun farklı kesimleriyle barış içinde, inanç merkezli evrensel değerlerle yoğrulmuş, her türlü ötekileştirmeden uzak yaşama ideallerini özümsemiş, Hizmet Hareketi adıyla anılan sosyolojik mirası ortadadır. Onun vefatı ile sadece takipçilerinin değil yukarıda anılan ilkeleri benimseyen her bireyin, bu mirası kullanıp geliştirme hakkına sahip olmasının yolları açılabilir. Bu sosyolojik mirasın küresel ölçekte benzer diğer örnekleri gibi dünya barışına katkı sağlayacağını, akademik yapıların ve diğer farklı toplumsal oluşumların hareketi benimsemeleri göstermektedir.

Bu yazıyı paylaş