Lojistik Merkez: Karaciğer

Son yıllarda yapılan araştırmalar, karaciğer ile beyin arasındaki münasebetin sanılandan çok daha fazla olduğunu göstermektedir.[i] Karaciğer yağlanması olan kişilerde şeker hastalığı, kanser ve koroner kalb hastalıklarının yanı sıra hafıza zayıflaması ve erken bunama gibi beyne ait rahatsızlıkların daha fazla görüldüğü tespit edilmiştir. Karaciğer yağlanmasında oluşan inflamasyon (iltihap) ve sitokinlerin,[ii] mikroglia[iii] hücrelerini aktifleştirerek bağışıklık sisteminin dengesini bozduğu düşünülmektedir. Genelde % 4,7 oranında görülen erken bunama, karaciğer yağlanması olanlarda %20’ye kadar çıkar.

Karaciğer vücudumuzun en hayret verici organlarından biridir. Bir karaciğer hücresinde aynı anda 500 civarında biyokimyevî reaksiyonun olduğunu biliyor muydunuz? Karaciğer bir yandan ilaç veya gıdalarla alınan, sindirim esnasında bağırsaklarda ortaya çıkan toksik (zehirli) maddeleri uzaklaştırırken, diğer yandan birçok faydalı molekülün sentezi görevini de eksiksiz yerine getirir.

Karaciğerin görevleri âdeta saymakla bitmez. Mesela safra asitlerini üreterek gıdalarla aldığımız yağların sindirilmesini kolaylaştırır. Karaciğer hücrelerine gelen yağlar, proteinlerle paketler (lipoprotein) hâlinde, kan yoluyla diğer hücrelere gönderilir. Karaciğerde hatırı sayılır miktarda kolesterol üretilir. Bu kolesteroller hücrelerin zarlarına yerleştirilerek hücre bütünlüğü sağlanır, aynı zamanda testosteron ve östrojen gibi cinsiyet hormonları ve D vitamini de kolesterolden sentez edilir.

Bağırsaklardan emilen şeker (glikoz) molekülleri de karaciğerde depolanır (glikojenez). Vücut ihtiyaç duydukça, her 20–30 dakikada bir, bu şeker molekülleri kana verilir. Kan basıncımızın dengeli bir şekilde devam etmesinde rol oynayan albümin proteini ile kan pıhtılaşma faktörleri denilen enzimlerin üretilmesi de karaciğerde olmaktadır. Tansiyon hastalarında ani bir tansiyon yükselmesi durumunda, yaratılış emirlerine itaat eden karaciğer, hemen 250–400 ml kadar kanı dolaşımdan çekerek depolar ve dolaşım sisteminden çekilen bu kan vesilesiyle tansiyon düşürülmüş ve beyin gibi organlarımızda damar çatlamasının önüne geçilmiş olunur.

Her dokunun, ölen hücrelerini değişik derecelerde yenileyebilme özelliği olmasına rağmen, kendini yenileyebilme özelliğinin en yüksek olduğu organ karaciğerdir. Bu yüksek rejenerasyon (yenilenme) özelliği sayesinde, karaciğer nakli yapılan hastalarda, nakledilen küçük bir doku parçası, zamanla büyütülerek normal karaciğer boyutuna ulaştırılır.

Karaciğer ikili kan akımına sahip, yani iki damar girişi olan, atar ve toplardamarlardan aynı anda kan alan tek organdır. Kapı toplardamar (hepatik portal vena) doğrudan kalbe gitmeyen, vücuttaki tek toplardamar olma özelliğine sahiptir ve pankreas, mide, dalak, ince ve kalın bağırsaklardan kirli kanı toplayıp karaciğere götürür (portal dolaşım). Bu yolla gelen kan, oksijen bakımından yetersiz olduğundan “sinüzoit” isimli mikroskobik kılcal damarlara gönderilir ve burada, içerisindeki yıpranmış alyuvarlar, bakteriler ve farklı atıklar temizlendikten sonra karaciğerden çeşitli gıda maddeleri eklenerek kalbe yollanır. Bazı vitamin ve mineraller ise depolanmak üzere karaciğerde tutulabilmektedir.

[i] Helene Benveniste, “The Brain’s Waste–Removal System”, Cerebrum, 1-7-2018, www.nebi.nlm.nih.gov/pmc/articles/pml 6353118/

[ii] Hücrelerin bağışıklık, iltihaplanma ve kan yapımı gibi faaliyetlerinde birbirleriyle iletişimini sağlayan protein grubundan maddelerdir.

[iii] Merkezî sinir sisteminde bulunan hücreleri, yabancı madde ve mikroorganizmalara karşı koruyan hücrelerdir.

Bu yazıyı paylaş