Küresel Gıda Krizi

Rusya ve Ukrayna; küresel gayrisafi millî hâsılanın sadece %2’sini karşıladıkları hâlde “dünyanın ekmek sepeti”[1] deyimiyle tarif ediliyorlar. Bu iki büyük ziraat ülkesi arasındaki kronik savaş durumu, 2022 sonu itibarıyla küresel gıda teminini, özellikle Ortadoğu ve Afrika’da ağır şekilde etkilemektedir. 2014’ten sonraki ikinci Rusya-Ukrayna krizi, Şubat 2022’de başladığında, zaten Covid-19 salgın sürecinde gıda arz zincirinin bozulmuş olması, buna karşılık talebin sürekli artması, bir önceki yıl yaşanan kuraklık ve özellikle Güney Amerika’da hasadın düşük olması sebebiyle gıda fiyatları ciddi nispette artmış durumdaydı. Küresel gıda temin sürecindeki sıkıntılar ve fiyat artışları, işgalle birlikte yeni bir ivme kazandı. Bugün Ukrayna’nın ciddi mânâda ihracat yapamaması, zorunlu askerlik ve göç hâlinin tarım iş gücünde azalmaya yol açması, tarım arazilerinin bir kısmının boş kalması, fiyatı artmış olan gübreye erişimin kısıtlı hâle gelmesi, tarla veriminin düşmesi, gelecek hasatların belirsizliği ve ekim, bakım ve hasadın ağır şartlarda yapılıyor olması, küresel gıda güvenliği için giderek artan bir tehdit oluşturuyor. Rakamlar ve oranlar durumun vahametini açıkça ortaya koyuyor:

Rusya, 2020 itibarıyla buğday ve gübre ihracatında dünyada birinci, ayçiçeği yağında ikinciydi. Ukrayna ise, ayçiçeği yağında birinci, mısırda dördüncü, buğdayda beşinciydi. Bu iki ülke dünyanın toplam mısır üretiminin beşte birini, ayçiçeği yağı üretiminin %60’ını, buğday ve arpa ticaretinin dörtte birini, mısır ticaretinin %15’ini ve dünya gıda ihtiyacının yaklaşık %25’ini karşılıyordu. Onlarca ülke, bu iki ülkeden yaptıkları ithalata güveniyordu. Kriz öncesinde Somali buğday ithalatının %100’ünü, Mısır %80’ini ve Sudan %75’ini Ukrayna ve Rusya’dan temin ediyordu.[2],[3]

Enerji kaynakları ve piyasası açısından problemin genişleme, derinleşme potansiyeli ve bunun sonuçlarının yol açabileceği etkiler de kendini göstermektedir: “Rusya dünyada ikinci büyük doğalgaz üreticisi ve en büyük ihracatçısı (küresel ihracatın %20’si), üçüncü büyük ham petrol üreticisi ve ihracatçısı (küresel ihracatın %10’u), üçüncü büyük kömür ihracatçısı (küresel ihracatın %5’i) konumundaydı. Rusya 2020 itibarıyla Avrupa Birliği ile Birleşik Krallık’ın kömür, doğalgaz ve ham petrol ithalatının toplam olarak sırasıyla %45, 35 ve 25’ini karşılıyordu.[4],[5]

Kriz öncesinde küresel biyoyakıt üretimi ise en yüksek seviyesindeydi ve “dünyada üretilen tahılın yaklaşık %10’u biyoyakıt üretiminde kullanılıyordu.”[6] Bu, özellikle fosil yakıt kullanımında dışa bağımlılıklarını azaltmak isteyen Avrupa ülkeleri ve ABD başta olmak üzere birçok ülkenin giderek daha fazla başvurduğu bir yoldu ve özellikle bu iki bölgenin etanol ve biyodizel talebi, gıda güvenliği endişelerini artırdığı için tenkit ediliyordu. Çünkü bu %10’luk miktar, 2022 itibarıyla 1,9 milyar insanın bir yıllık gıda ihtiyacına karşılık geliyordu.”[7] Sonuçta Ukrayna’da savaş patlayınca yıllardır süregelen “Gıda mı, yakıt mı?” tartışması tekrar alevlendi. “Savaş sebebiyle gıda fiyatlarındaki artış biyoyakıt maliyetlerinin yükselmesine yol açınca, biyoyakıt üreten ülkelerden bazıları (İsveç, Hırvatistan, Finlandiya) bu tip üretimlerini askıya alma veya azaltma yoluna gitti.6Buğday ve mısırın fiyatı 2019–2022 arasında iki katına çıkıp Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Teşkilatı’nın (FAO) Gıda Endeksi %58 artışla bütün zamanların zirvesini görünce, küresel gıda arzı açık vermeye başladı. Bunun üzerine BM yeni bir küresel açlık uyarısında bulundu: Buna göre 2022 ortası itibarıyla dünyada gıda güvenliği olmayan insan nüfusu iki kattan fazla artmış bulunmakta, 38 ülkede 47 milyon insan daha açlık tehlikesi yaşamaktaydı.7

Yıllardan beri iklim ve ekolojilerinin olumsuzluğu, savaşlar ve bölgesel istikrarsızlıklar sebebiyle kronik gıda yokluğu ve açlık çeken büyük bir insan kitlesi yardım beklerken, etanol üretiminde kullanılan buğday ile biyodizel üretiminde kullanılan ayçiçeği yağı fiyatı, savaşın patlamasıyla birlikte büyük artış göstermesine rağmen kısa ve orta vadede yapılacaklar konusunda ciddi anlamda uygulanabilir bir küresel girişim en azından BM çatısı altında henüz görülmemektedir.

Temiz enerjiyi destekleyen bir sivil toplum hareketinin çalışmasına göre, sadece bir günde 15 milyon ekmeğe eş değer, yaklaşık 10 bin ton buğday AB’de etanol olarak otomobillerde yakılmaktadır. Bu durum devam ederse gıda fiyatlarının tamamen kontrolden çıkma riski mevcuttur. Biyodizel üretiminde kullanılan ayçiçeği yağının fiyatı da buğdayınkiyle birlikte krizden sonra önemli ölçüde artmıştır. Her ne kadar bazı biyoyakıt üreticileri biyoyakıt fiyat artışını gıda fiyatlarındaki artışa değil de petrol fiyatının yükselmesine bağlasa ve Rus petrolünün yerini biyoyakıt ile doldurmak için çalıştıklarını iddia etse de biyoyakıt için buğday ithaline son verilmesi durumunda Ukrayna buğdayının %20’sinin Mısır gibi (nüfusu 2022 sonu itibarıyla 110 milyona yaklaşmış) ülkelere satılabileceği anlaşılmaktadır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki bazı ülkeler, buğday ihtiyaçlarının %50’den fazlasını Ukrayna ve Rusya’dan ithalatla karşılıyorlardı. Avrupa Komisyonu raporu da savaşın tarım ürünleri pazarını altüst ettiğini, krizin bir süre daha devam etmesi durumunda gelecekte yağlı tohumların ve tahılların dünya çapında temini konusunda daha fazla belirsizlik ortaya çıkacağını kaydediyor.”[8],[9]

Bununla beraber ekonomik yönden gelişmiş ülkelerdeki halkın petrol fiyatlarındaki artıştan, gıda fiyatlarındaki artışa göre daha fazla endişe duyması, biyoyakıt sektörüne hareket alanı açıyor. Kaldı ki ithal gıdaların nakliye maliyeti de yakıt fiyatlarındaki artışa bağlı olarak yükseldiği hâlde, fosil yakıt kaynakları yetersiz olan gelişmiş ülkelerde, özellikle motorlu araç ağırlıklı taşımacılık sektörünün ihtiyaçlarından dolayı petrol başta olmak üzere doğrudan fosil yakıt talebinin ve kullanımının sürekli yüksek olması, bu ekonomileri enerji temini açısından kırılgan hâle getiriyor. Bu ülkeler de petrolün yerine koyabilecekleri biyoyakıt, hibrid ve hidrojen gibi enerji kaynaklarını geliştirmeye çalışıyor.

“Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, biyoyakıtlar küresel petrol talebinin %2’sine cevap veriyor. Kriz öncesinde, biyoyakıt üretiminde dünya birincisi durumundaki ABD’de yetiştirilen mısırın %36’sına karşılık gelen 90 milyon ton mısırdan etanol üretilip benzine karıştırılıyor, ABD ayrıca Ukrayna ve Rusya’dan toplam 50 milyon ton mısır ithal ediyordu. AB’de ise 12 milyon ton buğday ve mısır etanole dönüştürülüyordu ki bu miktar, bloğun toplam üretiminin %7’si demekti.”[10]

Biyoyakıt konusunda dünyanın beklentileri tersine çıktı. Hükûmetlerarası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Servisleri Platformu (IPBES) ile Hükûmetlerarası İklim Değişikliği Görüşmeler Kurulunun (IPCC) ortak çalışma raporuna göre, biyoenerji üretimine yönelik olarak çok geniş topraklar üzerinde tahıl, yağlı tohum, ağaç, tek veya birkaç yıllık ot ve bitkilerin yetiştirilmesi ekosistemlere zarar veriyor; bu durum, tabiattan daha fazla istifade etmenin önüne geçiyor ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasını engelliyor.[11]Dünyanın en büyük biyoyakıt programı olan ABD Yenilenebilir Yakıt Standardı tarafından yakın zamanda gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, biyoyakıtlar insan kaynaklı sera gazını azaltmak ve küresel ısınmayı engellemek için birçok stratejiye dâhil edilmiş olsa da ABD’de mısıra dayalı etanol üretimi, sera gazı hedeflerini karşılamakta başarısız oldu; su kalitesini ve diğer ekosistem değerlerini negatif yönde etkiledi. Söz konusu rapor, ABD’de mısırdan etanol üretim sürecinin klasik petrol yakıtlarından daha fazla sera gazı yaydığını, biyoyakıt üretim ve kullanımıyla çevre üzerinde hedeflenen iyileşmelerin elde edilmesi için teknoloji ve politikalarda çok ciddi ve derinlikli ilerlemelere ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.”[12]

2007–2008 gıda krizinde görüldüğü gibi, ihracat azalması ve spekülasyonlar sebebiyle uluslararası piyasada fiyatlar yükselmeye devam ediyor. Gelişmekte olan ülkeler tarafından benimsenmiş olan BM merkezli Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, savaş ortamında geri planda kalıyor. Bu da ülke ve fert planında bilhassa “yoksulluğun azaltılması”, “sıfır açlık” ve “sorumlu tüketim ve üretim” hedeflerinin uygulanabilirliğini azaltıyor. Olağanüstü hâl kendini bir realite olarak kabul ettiriyor. Çünkü normal şartlara ait bir durumu tarif eden gıda güvenliği kavramı, “bütün insanlar istikrarlı şartlarda, aktif ve sağlıklı bir hayat için beslenme ihtiyaçlarını ve gıda tercihlerini karşılamak üzere yeterli, güvenli ve besin değeri yüksek gıdalara fizikî ve ekonomik erişim imkânına sahip olduklarında” söz konusu oluyor.[13] Bugün bu kriter, giderek büyüyen insan nüfusu için anlamını yitirmiş durumdadır.

“Dünya Gıda Programı’nın hesaplamalarına göre, savaş öncesinde zirve yapan açlıktan kıvranan 276 milyon insana 47 milyon daha eklenmiş durumdadır.”[14] Dünya Bankası verilerine göre, gıda fiyatlarındaki %1’lik artış, 10 milyon insanı daha ciddi yoksulluğa itmiş oluyor. Eğer kriz sonrası yükselen gıda fiyatları, 2023 ortalarına kadar bu şekilde kalırsa, 100 milyondan fazla insan daha küresel fakirlik kategorisine düşmüş olacak.[15] Bu ise insanlık çapında bir felâket demektir!

Kriz sonrasında “Birleşik Krallık’ta tüketicilerin %35 kadarının makarna ve yağ gibi kritik gıdaları stoklama eğilimi gösterdiği belirtiliyor. Bazı perakendeciler bu gibi ürünleri karneye bağlamış durumda.”[16]İtalya’da da tüketiciler büyük miktarlarda makarna stoklarken Finlandiya’da Rusya sınırında oturan nüfusun, bir saldırı ihtimalini dikkate alarak gıda depoladığı kaydediliyor.[17]Çin hükûmeti de ithalatta açıkla karşılaşabileceği düşüncesiyle uzun zamandan beri ülke ölçeğinde gıda istifliyor.”[18]ABD Tarım Bakanlığı verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %20’sinin yaşadığı Çin, 2022 ortalarında küresel mısır rezervlerinin %69’una, pirincin %60’ına, ve buğdayın %51’ine sahipti. Bu, son 10 yılda stoklarının %20 kadar arttığını, Çin’in stok yapmaya devam ettiğini, bu durumun da fiyat artışında pay sahibi olduğunu ortaya koyuyor.”[19]

“Pandemiden sonra ortaya çıkan savaş, dünya ekonomisi için yeni bir negatif etkiye yol açtı. Küresel büyüme için 2022 ve 2023 beklentisi %6,1’den %3,6’ya düştü.”[20] Buna karşılık gıda ve yakıt fiyatlarının 2022’de %3, 2023’te ise %2,3 yükselmesi tahmin ediliyor. “Buna bağlı olarak orta sınıf nüfusun da fakirlik kategorisine gireceği, küresel çapta ciddi sosyal çalkantıların görülebileceği ifade ediliyor.”[21]

Burada can alıcı soru, “gelişmiş” dünya için büyüme probleminin, açlık çeken insanların dünyasında en önemli gündem maddesi olan hayatta kalma problemi karşısında ne anlam ifade ettiğidir. Bu durum, şu şekilde ifade edilmektedir: “Küresel gıda sistemimizin mevcut ekonomik ve sosyal organizasyon şekli ve işleyişi, insanlığın gıda ihtiyaçlarının temini konusunda uzun vâdeli sosyal, ekolojik ve ekonomik riskler arz ediyor.[22]

Unutmayalım ki bütün gıda üretimimiz, yaratılış kanunlarına bağlı olarak yeryüzündeki kaynakların (hava, su, toprak) kombinasyonuna bağlanmış durumdadır. Fakat özellikle fosil yakıt kullanımı bu kaynaklar için, daha doğrusu bütün yeryüzü açısından bir tehdit teşkil etmektedir. Aslında fosil yakıt satışından para kazananlar da dâhil olmak üzere hemen herkes problemin farkındadır. Belki henüz tam anlaşılmayan veya anlamazlıktan gelinen husus, yeryüzünün vadesinin ne zaman dolacağıdır.

Sulh adacıkları olarak açılan Hizmet okulları, hoşgörü ve diyalogla insanların kucaklaştığı, herkesin kendi konumunda kabul edilerek terör ve savaşlardan uzaklaşmış bir dünyanın ikamesi adına yürütülen faaliyetler, aslında bir mânâda bu kıyameti geciktirme adına yapılmaktadır. Yeryüzü ekolojisini Allah’ın emaneti olarak görüp israf ve sömürüden uzak duran, silahlara değil sağlık hizmetlerine ve sosyal insicama yatırım yapan nesiller için bütün dünyayı harekete geçirmeye çalışmak, bu derde önemli bir deva olabilir.

Bilim ve teknoloji üreten, tabiî kaynakları korumak ve çevre şuurunu artırmak için çalışan kuruluşların son yıllarda yayınladıkları raporlar, 2100 yılında yeryüzünde hava, su, toprak gibi kaynakların büyük oranda kirlenmiş ve tükenmiş olacağını, gezegenin insan kaynaklı kangrenleşmiş problemlerden dolayı hayatı taşıyamaz hâle geleceğini vurguluyor. Bugün bir yandan, büyük israf ve kirliliklerden doğan yedinci kıta büyümeye devam ederken, diğer yandan küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği sebebiyle hava, su ve toprak kaynakları bozuluyor, kirleniyor ve tükeniyor. Hava kirliliği birçok coğrafyada nefes almayı zorlaştırıyor. Sellere, taşkınlara ve deniz seviyesindeki yükselmelere bağlı olarak tarım alanları yok oluyor, bazı adalar su altında kalıyor, diğerleri açısından tehdit büyüyor. Fosil yakıt kullanımına bağlı karbondioksit salınımı sebebiyle yeryüzündeki sıcaklık artışını 2100’e kadar 1,5 °C’de tutma hedefinin tutturulması giderek zorlaşıyor. Kaldı ki bu hedef, yeryüzünün bugünkü duruma gelmesine yol açan, 1880–2010 arasındaki (130 yıl) 0,8 °C sıcaklık artışının iki katı demektir. Mevcut şartlarda bu gidişi durdurmak veya en azından yavaşlatmak için çok ciddi gayret sarf etmek gerekmektedir.

Ümit ve temenni edelim, Cenab-ı Hakk’ın sonsuz rahmet ve keremini şefaatçi yaparak dileyelim ki bu gidiş, yakın bir gelecekte büyük şok dalgalarını kapılarımıza getirecek yeni sarsıntılara yol açmasın!

Dipnotlar

[1] OECD, “Economic and Social Impacts and Policy Implications of the War in Ukraine”, OECD Economic Outlook, Interim Report, March 2022, www.oecd-ilibrary.org/sites/4181d61b-en/index.html?itemId=/content/publication/41 81d61b-en

[2] Chatham House, “Resource Trade Earth Dashboard”, 2020, resourcetrade.earth.

[3] L. Wellesley, “Why Ukraine’s ports are vital for global food prices”, 26 May 2022, www.chathamhouse.org/2022/05/why-ukraines-ports-are-vital-global-food-prices

[4] BP, “Statistical Review of World Energy”, 2021, www.bp.com/en/global/corporate/energyeconomics/statistical-review-of-world-energy.html

[5] A. Ari, A., ve ark. “Surging Energy Prices in Europe in the Aftermath of the War: How to Support the Vulnerable and Speed up the Transition Away from Fossil Fuels”, IMF Working Papers, 2022/152.

[6] Emiko Terazono ve Camilla Hodgson, “Biofuel alternative may be reconsidered after Ukrainian crisis”, www.ft.com/content/b424067e-f56b-4e49-ac34-5b3de07e7f08

[7] H. Boucher, “Guest view: Global hunger fight means no biofuel.” June 6, 2022, www.reuters.com/breakingviews/guest-view-global-hunger-fight-means-no-biofuel-2022-06-06/

[8] Sean Goulding Carroll, “Biofuels’ impact on food security debate resurfaces amid Ukraine war”, EURACTIV, 8 April 2022, www.euractiv.com/section/biofuels/news/biofuels-impact-on-food-security-debate-resurfaces-amid-ukraine-war/

[9] FAO, “Impact of the Ukraine-Russia Conflict on Global Food Security and Related Matters under the Mandate of the Food and Agriculture Organization of the United Nations (FAO)”, www.fao.org/3/ni734en/ni734en.pdf

[10] “IEA warns against cutting biofuel mandates due to Ukraine war”, Apr 14, 2022, biofuels-news.com/news/iea-warns-against-cutting-biofuel-mandates-due-to-ukraine-war/

[11] H. O. Pörtner ve ark. “Scientific outcome of the IPBES-IPCC co-sponsored workshop on biodiversity and climate change”, 202, IPBES secretariat, Bonn, doi:10.5281/zenodo.4659158.

[12] T. J. Larka ve ark. “Environmental outcomes of the US Renewable Fuel Standard”, PNAS, 2022, 119/9, e2101084119, https://doi.org/10.1073/pnas.2101084119

[13] FAO, “Rome Declaration on World Food Security and World Food Summit Plan of Action Rome Declaration on World Food Security”, 1996, Rome.

[14] WFP, “War in Ukraine Drives Global Food Crisis”, Rome, 18 May 2022, docs.wfp.org/api/documents/ WFP-0000138289/download

[15] World Bank, “Remarks by World Bank Group President David Malpass to the U.S. Treasury’s Event on ‘Tackling Food Insecurity: The Challenge and Call to Action’”, 2022.

[16] Emily Atkinson, “Ukraine War Fears Saw Surge in British Shoppers Panic Buying Essentials from Toilet Roll to Dried Pasta”, The Independent, www.independent.co.uk/news/uk/home-news/uk-stockpiling-food-panic-buying-ukraine-b2056297.html

[17] “Europeans Hoard Food in Panic Amid Conflict in Ukraine”, The Economic Times, economictimes.indiatimes.com/news/international/world-news/europeans-hoard-food-in-panic-amid-conflict-in-ukraine

[18] Isabel van Brugen, “Finns Stock Up on Food, Check Bomb Shelters After NATO Move”, Newsweek, www.newsweek.com/finland-panic-buying-bomb-shelters-bunkers-nato-russia-1706346

[19] Adam Minter, “One Reason for Rising Food Prices? Chinese Hoarding”, Bloomberg, www.bloomberg.com/opinion/articles/2022-01-05/one-reason-for-rising-food-prices-chinese-hoardin

[20] “War Sets Back the Global Recovery”, IMF, World Economic Outlook, April 2022, www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2022/04/19/world-economic-outlook-april-2022

[21] ESCWA; FAO; UNEP; WFP, “Impacts of the War in Ukraine on the Arab Region”, 2022, www.unescwa.org/ news/war-ukraine-will-lead-record-about-126-million-poor-arab-region

[22] M. K. Hendrickson, “Resilience in a concentrated and consolidated food system”, J. Environ. Stud. Sci., 2015, 5, 418–431.

Bu yazıyı paylaş