Hayat Kalitesi ve Olumlu Düşünme

Kaliteli yaşamak; sağlıklı ve mutlu bir hayat için doğru seçimler yapmak, doğru şekilde hareket etmek, bedenen ve ruhen iyi olmaktır. Böylece insan günümüzde yaygın olan stresli hayat temposu içinde daha huzurlu olabilir.

Hayat kalitesi, “hayat standardı” kavramından farklıdır.[1] Kaliteli hayat, insanın maddî şeylere sahip olabilmesi demek değildir. Kaliteli hayat, insanın mutlu ve huzurlu bir ruh hâleti içinde ömrünü geçirmesidir.

Kaliteli hayatın bir ölçüsü de insanın yaşadığı hayattan tatmin olabilmesidir. Bu durum sadece bedenî hazlarla ilişkili değildir. Psikologlara göre insanı mutlu hissettiren ve yaşadığı hayattan anlık ya da sürekli olarak tatmin olmasına yol açan üç tür hayat tarzı vardır:[2]

  1. Haz Eksenli Hayat: Tamamen nefsanî zevklere dayalı bir hayattır. Bu hayat tarzı bir süre sonra etkisini kaybetmeye başlar ve insan hep daha fazlasını ister. Bu tür bir hayat şekli devam ettirilirse çeşitli psikolojik bozukluklar ortaya çıkar.
  2. Akış İçindeki Hayat: Kişinin yaptığı işe tam olarak odaklanması ve zamanın nasıl geçtiğini anlamaması, kendini akışa kaptırması.
  3. Anlamlı Hayat: İnsanlar kendilerinden daha büyük bir amaca hizmet ettiklerini düşünürler ve hayat anlamlı hâle gelir. Kişi yaptığı her şeyden zevk alır. İnsanlara faydalı olmak maksadıyla yaşadığı için çevresindekilerle sağlam ve kalıcı ilişkiler kurar.

Günümüzde ortaya çıkan birçok sosyal problemin temelinde ulvî bir gaye eksikliği, bencillik ve inanç zayıflığı vardır. Fethullah Gülen Hocaefendi, bu konuyu şöyle vurgular:

Çağın insanı, gayesizliğin, mefkûre­siz­liğin kurbanı olmuştur. O bazen mefkûresizliğiyle iradesinin üzerine yatarak olduğu yerde kokuşmuş kalmış; bazen de iradî olma adına etrafını yakıp yıkmış, bir anarşist, bir nihilist gibi davranmıştır. Doğrusu o, durgunlaşınca içten içe kendini yiyip bitirmiş, harekete geçince de din, diyanet, ahlâk ve adalet gibi değerleri yıkıp yerle bir etmiştir. Evet, onun kabuğuna çekilip münzevîleşmesi de, sosyal çevre ile münasebete geçmesi de hep bir problem olmuştur. ‘E­­bed-müddet’ var ol­ma­­yı düşünen herkes, mut­la­ka başkalarını da kurtarıp kucaklamayı ül­­kü edinmelidir ki ebediyet yolunda kurtarıp kucakladığı herkes tarafından da kucaklanabilsin.”[3]

75 yıl süren bir araştırmada, 724 kişi, doğumundan ölümüne kadar takip edilmiş ve hayatları boyunca geçirdikleri merhaleler, kazandıkları tecrübeler incelenmiştir. Ev ve iş hayatları, sağlıkları ve hayat tarzları incelenerek bir sonuca varılmaya çalışılmıştır. 1938 yılında başlayan araştırmada, iki grup insan ele alınmıştır. Birinci grup iyi eğitimli, maddî durumu iyi olan kesimin çocukları; diğer grup ise ekonomik ve sosyal problemler yaşayan ailelerin çocuklarından oluşmuştur. Araştırmanın sonucunda zengin, itibarlı veya meşhur insanlardan ziyade başkalarıyla ilişkileri iyi olan, kuvvetli bağlar geliştiren kişilerin kendilerini mutlu hissettikleri tespit edilmiştir.[4]

Sosyal bağları güçlü olan kişiler, daha mutlu, sağlıklı ve uzun yaşamaktadırlar. Yalnız veya insanlarla ilişkileri problemli olan kişiler ise, orta yaşlarda çeşitli fizikî ve psikolojik sağlık problemlerine mârûz kalmaktadırlar.

Olumlu düşünme, insanın olaylara pozitif yönden bakması, müspet tarafları düşünerek hareket etmesidir. Böyle bir düşünce sistemi, insanın hayatta karşılaşacağı olumsuzluklara karşı daha dirençli olmasını sağlar ve zorlukların üstesinden daha kolay gelmesine yardımcı olur.

Olumlu düşünen insanlar diğer insanlara değer verirler. Müspet düşüncelere sahip insanlar diğer insanların gözünde olumlu bir imaja sahiptir. Her zaman olumlu bir dil kullanırlar, pozitif sonuçlara odaklanırlar ve birlikte çalıştıkları kişilerin de kazanımlarını göz önünde bulundurarak iki tarafın da faydası için çalışırlar. Böylece olumlu düşünen insanlar, çevrelerindeki insanları da olumlu yönde etkilerler. Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bu konuda şu ikazda bulunur:

Evet, insan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan sû-i ahlâkı, sû-i zan saikasıyla başkalarına teşmil etmesin ve başkalarının bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden, takbih etmesin.”[5]

Hüsn-ü zan, bir olaya güzel yönden bakmak ve hakkında kesin hüküm bulunmayan şeyleri iyiye yorumlamak demektir. Hüsn-ü zannın zıddı olan sû-i zan ise menfi düşünmek ve kesin deliller olmadan bir konuda olumsuz yorum yapmak demektir.

Olumlu zihnî tutum; inanç, dürüstlük, umut, iyimserlik, cesaret, girişimcilik, cömertlik, hoşgörü, incelik, nezaket ve sağduyu gibi müspet vasıfları ihtiva eder. Kişi olumlu düşünmeye alışırsa, bu tür faziletli sıfatları edinebilir.

Olumlu düşünme, kişiyi otomatik olarak daha mutlu ve mutmain kılacak bir çare değildir ve bütün gün oturup insanın mutlu olduğunu söylemesi anlamına gelmez. Harekete geçmek şarttır. Pozitif düşünme, olumsuzluklara daha yapıcı ve verimli bir şekilde yaklaşmak anlamına gelir.

Olumlu düşünmek, negatif yönleri hiç görmemek anlamına gelmez. Muhtemel riskleri görmek, sorunları ortadan kaldırmak için önemlidir. Müspet düşünme, kişilerin karşı karşıya kaldığı olayların ve durumların, olumlu ve olumsuz yönlerini kabul etmesinin ardından, olumlu noktalara odaklanması ve olayları selim bir kalb ve akılla yorumlamasıdır. Olumlu düşünme, daha hızlı ve yerinde çözümlere de vesile olabilir.

Bediüzzaman Hazretleri de bu hususun önemine dikkat çeker: “Bizler için şimdi her şeyin iyi tarafına ve güzel cihetine ve ferah verecek veçhine bakmak lâzımdır ki mânâsız, lüzumsuz, zararlı, sıkıntılı, çirkin, geçici hâller nazar-ı dikkatimizi celbedip kalbimizi meşgul etmesin.”[6]

Bir misal verecek olursak: Vasat seviyede bir işte çalışan bir kişi, işinden şikâyet edip verimsiz çalışmak yerine işi ve geliri olduğunu düşünerek şükredebilir ve bu memnuniyetin verdiği şevkle daha verimli çalışabilir. Bu düşünce tarzı onun daha iyi bir iş aramasını engellemez. Daha iyi bir iş bulana kadar o anda bulunduğu yerdeki tavrı, çevresindeki insanları da olumlu yönde etkiler. Bu tür kişiler huzurlu oldukları ve sağlıklı ilişkiler kurdukları için başkaları tarafından sevilirler.

Olumlu düşünmenin insanların hastalıklara karşı direncini artırdığı ve iyileşme sürecini hızlandırdığı ile ilgili çalışmalar da mevcuttur.[7] Stres, farklı hastalıklara sebep olan ciddi bir risk faktörüdür. Küreselleşme, trafik, nüfus artışı ve çevre kirliliği gibi birçok olumsuz faktör, insanları olumsuz yönde etkilemektedir. Kalabalık şehir hayatı ve yoğun çalışma temposu da stresi artıran ve ilişkileri zedeleyen unsurlardır. Olumlu düşünme, başarılı stres yönetiminin önemli bir parçasıdır. Etkili stres yönetiminin sağlık açısından birçok faydası vardır.[8] Bu faydalar arasında daha uzun ömür, düşük depresyon oranı, düşük stres seviyesi, daha iyi ruh hâleti, zorluklarla daha iyi başa çıkma becerisi yer alır.

Günümüzde insanların kaliteli bir hayat sürdürebilmeleri için pozitif düşünmeleri ve olaylara olumlu bir bakış açısıyla bakmaları gerekmektedir. Böyle bir düşünce tarzı, hayat kalitesini artıracağı gibi, insanların birbirleriyle daha sağlıklı ve yapıcı iletişim kurmalarını ve sorunlarını daha hızlı ve kolay çözmelerini sağlayabilir. Hakperest olup küllî kaideler ve manevî değerler ışığında düşünce ve aksiyonlarını yönlendirenler; sükûnet, saadet ve huzura ulaşırlar.

Dipnotlar

[1] “Yaşam Kalitesi”, tr.wikipedia.org/wiki/Yaşam_kalitesi

[2] Martin Seligman, “The new era of positive psychology”, TED, 2004, www.ted.com/talks/martin_seligman_the_new_era_of_positive_psychology/

[3] M. Fethullah Gülen, Işığın Göründüğü Ufuk (Çağ ve Nesil-7), İstanbul: Nil Yayınları, 2011, s. 156.

[4] R. Waldinger, “What makes a good life? Lessons from the longest study on happiness”, 2016, TED, www.ted.com/talks/robert_waldinger_what_makes_a_good_life_lessons_from_the_longest_study_on_happiness

[5] Bediüzzaman Said Nursî, Mesnevî-i Nûriye, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2007, s. 58.

[6] Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, İstanbul: Şahdamar Yayınları, 2010, s. 499–500.

[7] J. Jouret, “Psychology: The Power of Positive Thinking” Lancet Oncology, 2010, 11, 230.

[8] S. D. Fritzsche, “The Power of Positive Thinking”, Plastic Surgical Nursing; Pitman, 2012, 32, 93.

Bu yazıyı paylaş