Ruh-u Enîn

Ah u eninle bulutlar silerken gözlerinin yaşını
Soğuk hücrelerde bir bebek çeker iç
Bir annenin feryadı kuşatırken gönül kışını
Unutulan insanlık için ağlar gecelerde Meriç

Bir baba çizer yeni doğmuş çocuğunun resmini
Hazandan yavrular unuttu oyuncakların ismini
Uçtu gitti mukaddesat, kaybettik sevgiyi
Bir fısıltıdır artık kaderimize üflenen göç

Dört metre, beş adım, bir kutu ya mahpus
Neydi gökyüzünün rengi, söyleme sus!
Öyle bir suç işledik ki!
Ağlamak, gülmek, ölmek dahi suç!

Nerede hani hicretteki Ömer?
Yok mu dur diyecek bu zulümlere bir er oğlu er?
Hâlimiz sanki Sur gününden evvelki devir
Kurudu mu Anadolu ruhu, yürekler mi kıraç?

Güneş neden solgun, son gününü mu yaşıyor?
Her gece rüyama giren çocuk nereye koşuyor?
Deyin bana, ak tolgalı akıncı attan mı düşüyor?
Deyin, nedir bu ruhumu yumruklayan süreç?

Ey sürgündekiler, analar ve zindandaki bebekler
Ey kanadı incinmiş kelebekler
Ahd u peymandır, özgürlüğe giden yoldayız
Sizi ve vatanı özgür kılmak boynumuza borç

Bu yazıyı paylaş