Niçin Uyuruz?

 

 

Uyku, bir insanın uyarılarla uyanabileceği bir şuursuzluk durumu olarak tanımlanmaktadır. Ölümün kardeşi olarak da görülen uykunun komadan bu yönüyle ayrılmasıyla, çok hafif uykudan çok derin uykuya kadar uzanan farklı seviyelere göre sınıflandırmalar yapılmıştır. İlmî araştırmalarla ortaya konulan bazı verilere dayanarak uykunun iki farklı tipi tespit edilmiştir.

Her gece uykumuzda, bu iki farklı uyku safhasından geçeriz: Beyin dalgalarının çok yavaşladığı safha, yani yavaş dalga uykusu ve uykuda olunmasına rağmen gözlerde hızlı hareketlerin ortaya çıktığı safha, yani hızlı göz hareketi uykusu (REM).

REM uykusu, saatler boyunca uyanıklık sonrası, uykunun ilk saatindeki derin ve dinlendirici bölümdür. Bu tip uyku, periyotlar hâlinde ortaya çıkar. REM uykusu, genç erişkinlerde uyku süresinin %25’lik kısmını teşkil eder ve normalde 90 dakikada bir tekrarlanır. Bu uyku süresince kişi pek sakin olmaz ve genellikle hatırlanan rüyalar görür.

         Yavaş Dalga Uykusu

Uyuyan son derece sakindir ve damarlarda gevşeme ile beraber birçok iç organ faaliyetinde yavaşlama vardır. Kan basıncında, solunum hızında ve bazal metabolizmada %10–30 civarında azalma gözlenir. Yavaş dalga uykusu “rüyasız uyku” olarak adlandırılmakla birlikte yavaş dalga uykusu sırasında da rüya görülmekte, hatta bazen kâbuslar ortaya çıkmaktadır.

REM Uykusu (Paradoksal veya Desenkronize Uyku)

Normal bir gece uykusunda, 5–30 dakika süren REM uykusu dilimleri, ortalama 90 dakikada bir ortaya çıkar. Kişi çok uykulu ise, REM uyku süreleri kısalır ve hatta ortadan kalkar. Öte yandan, kişi gece boyunca gittikçe daha fazla dinlemiş olduğu için REM uykusu dilimleri giderek uzar. Rüya görme nispeti yüksek olan REM uykusunda, duyuların aktifleşmesiyle uyanmak daha zordur. Buna rağmen sabahları genellikle REM uyku faslında iken uyanma gerçekleşir. Rüya görme anlarında kalb ve solunum hareketliliği, rüyanın aktifliğine göre değişkenlik gösterirken, beyin metabolizmasında da %20’ye varan bir artış görülür. Ancak bu hareketlilik, etrafta olup bitenleri hissedip uyanmaya sebep olmaz.

Asıl dikkat çekici olan, uykuya REM uykusu ile dalıp yine REM uykusu ile uyanılmasıdır. Mesela iş yerinde akşama kadar çalışıp yorulduktan sonra dinlenmek için eve gitmemiz gerekiyorsa, hemen fişleri çekme, âletleri yerine koyma, bilgisayarı kapatma ve üstümüzü değiştirme gibi bir hareketlilik içine gireriz. Sabah işe giderken de evde yine benzer bir hareketlenme yaşarız. Beynimizin REM durumu da aslında bizim bu hâlimize benzeyen, kısa süren bir hazırlık devresi gibidir.

         Uyku ve Uyanıklık Devreleri

Uyku ve uyanıklık devr-i daimi, biyolojik saat ile alâkalıdır. Bu yüzden normal uyku zamanı gecedir. Gece uykusu, insan sağlığı için çok önemlidir. Bu konunun, Kur’ân-ı Kerim’de defaatle ifade edilmesiyle düşünen insanların dikkatleri, uykunun önemli bir nimet olduğu hususuna çekilmekte ve Allah’ın (celle celâluhu) yaratma ve hayata bir düzen vermesi konusundaki hikmetine de işaret edilmektedir. Kur’ân-ı Kerim, bazen uykuyu nazara verir ve “Onu dinlenme vakti yaptık.” (Nebe, 78/9) buyurur. Bazen de gece ve gündüz uykusu birlikte zikredildikten sonra, geçim için çalışmaya vurgu yapar ve bu husustaki ibretli işaretlere dikkat çeker. (Rum, 30/23). Bu âyet-i kerimede gece ve gündüz uykusu ifadesinin zikredilmesi, bize Allah Resûlü’nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) kaylule (öğle uykusu) sünnetini hatırlatmaktadır. Öğle uykusu, özellikle çocuklar ve teheccüd namazı kılanlar için çok faydalıdır.[1] Kısaca özetlersek; vücut ısısının düştüğü sabaha karşı 3.00 ve öğleden sonra 14.00–15.00 saatleri, vücudun uykuya en meyilli olduğu saat dilimleridir. Kaylule, en kaliteli uyku olup insan vücuduna uzun süre uyumaktan çok daha faydalıdır. Çocukluk çağında, öğle saatlerindeki kaliteli uyku, beyin ve vücut gelişimi için çok önemlidir. Çocukların bir iki saat öğle uykusuna ihtiyaçları vardır. Erişkinler için ise 15–20 dakika yeterlidir.

Âyette “gece” kelimesinin önce zikredilmesinden, gecenin uykuya, gündüzün ise çalışmaya ayrılması gerektiği anlaşılabilir. Yapılan yeni çalışmalarda, gece çalışan doktor, hemşire, polis ve benzeri meslek sahiplerinde görülen gece uykusu yoksunluğunun, kalb[2][3] ve beyin[4] problemlerine sebep olduğu bulunmuştur. Ayrıca uykusuzluğa maruz bırakılan deney hayvanlarında yara iyileşmesinin engellendiği rapor edilmiştir.[5] Özellikle ameliyat veya kalb krizi sonrası hastaların bedenen ve ruhen dinlendirilmeleri gerekli olup hızla iyileşmelerinde uyku çok değerlidir.

Uyku ve Büyüme Hormonu

Uyku ile büyüme hormonu salgısı arasında sıkı bir münasebet vardır. Derin uyku, büyüme hormonu salgısını artırarak özellikle çocuklarda büyümeye ve boy uzamasına vesile olur. Büyüme hormonu, aynı zamanda gençlik hormonu olarak kabul edilir ve eksikliği olan kişilerde erken yaşlanma başlar.

Uyku ve Melatonin

Gece uykusu esnasında melatonin hormonu salgılanır. Melatonin, vücudu yıpratan oksidatif stres ile mücadelede en iyi antioksidan maddedir. Oksidatif stres, başta kanser olmak üzere birçok hastalığın sebebi olarak gösterilmektedir. Melatonin, uykuda salgılanarak hastalıkların oluşmasını engellemekte, hastalanırsak iyileşmemize yardımcı olmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de öncelikle Allah Resûlü’ne (sallallâhu aleyhi ve sellem) emredilen, gece uykudan uyanıp kılınan teheccüt namazı, zahiren melatonin salgısına muvafık görünmese bile, kanser ve diğer hastalıklarla alakalı bir hikmetinin olabileceği hususu, araştırılmayı beklemektedir.

Kaliteli bir uykudan sonra, sabah saat 8.00 civarında, stres ile mücadele hormonlarının (ACTH ve kortizol) en yüksek seviyeye çıktığı görülür. Bu da her sabah yeni bir güne güçlü bir şekilde başlamamıza sebep olur. Sabahları fizikî ve ruhî stresin en yüksek olduğu saatler olduğundan, gece uykusuyla bu hormonlarının salgısında artış olur ve bu da günlük strese karşı güçlü durulmasını sağlar.[6]

Uyku Yoksunluğu

Uykudan yoksunluk, merkezî sinir sistemi (beyin) fonksiyonlarına kesinlikle olumsuz tesirde bulunur. Uzun süren uyanıklık, genellikle zihnin ilerleyici bir fonksiyon bozukluğunu ve hatta bazen sinir sisteminin anormal davranış özelliklerini beraberinde getirir. Uzun süren bir uyanıklık döneminin sonunda, düşüncelerimizin bulanıklaştığını biliriz. Ayrıca uzun bir süre uykusuz kalmaya zorlanan bir kişi, sinirlilik hâli ve hatta psikotik özellikler sergileyebilir. Bu yüzden uykunun henüz anlaşılamamış bir yolla hem merkezî sinir sisteminin normal faaliyet seviyesini korumasına yardımcı olduğu hem de sinir sisteminin farklı bölümleri arasındaki normal dengeyi sağladığı düşünülmektedir. Bu durum, bilgisayar veya cep telefonlarının zaman zaman yeniden çalıştırılmasına benzetilebilir. Bazı beyin bölgelerinin uyanıklık sırasında aşırı kullanımı sebebiyle, bu bölgelerle sinir sisteminin geri kalan kısmı arasındaki dengenin bozulması sonucu, aynı tesirin merkezî sinir sisteminde de oluştuğunu varsaymak akla yakındır. Bu yüzden uykunun ana özelliğinin nöronal merkezler arasındaki dengeyi korumak olduğunu ileri sürebiliriz.

Uyku kalitesinin yeme alışkanlığıyla alâkası olduğundan, akşamları aşırı yemek yeme ve yemekten sonra hemen uyuma, uykuya dalmayı zorlaştırır. Çok yemek yeme; reflüye, gündüz uyuma isteğine, esnemeye ve işe karşı soğukluğa da sebep olur. Kaliteli uyku için zaman tanzimine dikkat etmek gerekir. Fıtratımıza, biyolojik saatimize uygun bir şekilde, yemek yeme, çalışma ve uyuma gibi devr-i daimlerin aksamadan devam etmesi için gece uykuya, gündüz çalışmaya ağırlık verilmelidir. Uykuya dalmayı kolaylaştırmak ve uyku kalitesini artırmak için ışıksız bir ortamda uyumaya dikkat edilmesi gerekir. Cep telefonu, tablet ve bilgisayar kullanmayı azaltmak da uykuya dalmayı kolaylaştırabilir.

 

 

Dipnotlar

[1] Prof. Dr. Atıf Yorulmaz, “Öğle Uykusu ve Sağlık”, Çağlayan, Ocak 2019, s. 18.

[2] S. Cebeci ve ark. The effect of sleep deprivation on heart rate variability in shift and non-shift physicians. Clinical and Investigative Medicine, ‏2015, 38/‏4,‏ E233–E236.

[3] M. Arslan, M.O. Welcome, Ş. Dane. The effect of sleep deprivation on heart rate variability in shift nurses.  Journal of Research in Medical and Dental Science, 2019, 7/5, 45–52.

[4] M. Salako ve ark. The Effect of Sleep Deprivation on Cortical Oscillatory Waves of the EEG in Shift and Non-shift Health Workers‎. Journal of Research in Medical and Dental Science, 2019, 7/5, 103–109.

[5] K. Gümüştekin ve ark. Effects of sleep deprivation, nicotine, and selenium on wound healing in rats. International Journal of Neuroscience, 2004, 114/11, 1433–1442.

[6] M.L. Wong ve ark. The protective effect of daytime sleep on planning and risk-related decision making in emerging adults. Social Cognitive and Affective Neuroscience, 2020, 15/11, 1228–1237.

Bu yazıyı paylaş