Bu da Bir Mezar Taşı İçin Yazılmış İdi:

Yâ Rab ne hatîbdir ki makber:
İnsanlara en derin meâli,
Bir vahy-i bülend kudretiyle,
Telkîn ediyor lisân-ı hâli!
Ondan da alınmıyorsa ibret,
Yok bir daha almak ihtimâli!
Binlerce vücûd-i nâzenînin
Bir servi hayâl-i yâl ü bâli,
Binlerce ser-i semâ-güzînin,
Bir kabza türâb olur zevâli.
Her seng-i mezâr bin hayâtın
Fânîlere karşı infiâli.
Görsün de bu inkılâbı insan,
Dehrin nedir anlasın kemâli!
Zâir bu hakaikın önünde
Hâlâ mı bırakmadın hayâli?


makber: Mezar.
bülend: Yüce, ulu.
nâzenîn: Nazlı.
yâl ü bâl: Boy pos, endam.
ser-i semâ-güzîn: Semâyı tercih eden baş.
türâb: Toprak.
seng-i mezâr: Mezar taşı.
infiâl: Gücenme, etkilenme.
dehr: Dünya, zaman, devir.
zâir: Ziyaretçi.
hakaik: Hakikatler.

Safahat, İstanbul: Sütun Yayınları, 2007, s. 118.

Bu yazıyı paylaş