Her birini, ayrı şehirde bıraktığımız
yıllarımız var.
Göçerek büyüdük;
sevdiklerimizden,
diyardan diyara…
Kendimizden geçerek büyüdük,
köklerimizi toprağa salmadan,
her menzile uygun,
her iklime elverişli,
ne çok yaz,
ne de çok kış gibiydik.
Ne uçurumda açan çiçek
ne de ovadaki gelincik idik.
Ne ifratta
ne tefritte;
ortalarda bir yerdeydik!

Bir rüzgâr çıksa,
kapılıp savrulacak gibi;
gözümüz kapı eşiğindeyken,
asırlık çınarlara hayran hayran
bakarak büyüdük.
Burnumuzda memleket kokusu,
dilimizde Anadolu türküleri,
bin dokuz yüz kilometre öteden
Karadeniz’e ne şiirler okuduk.
Aynı yağmur yağıyor diye memlekete,
o gün gökyüzünü bir başka sevdik.
Yaylamızda da açıyor diye,
o küçük mavi çiçeği nasıl kayırdık.
Havası çocukluğumuzu hatırlatıyor diye,
o çam ağacına ne dertler döktük.

Sarp yollardan vadilere
gide gele,
kuş misali dünyayı
döne döne,
sevdiğimiz yerlerden
göçe göçe,
kendimizden
geçe geçe,
kendimize vardık.

Bu yazıyı paylaş