Göç Simurgları

Aşk kanadını açmış uçuyorlar dört yöne,
Kar-kış, yağmur demeden cesur göç Simurgları.
Bu gurbetler sürecektir kim bilir kaç sene,
Başlarında değildir, kalbde fetih tuğları.

Dillerinde bir türkü onları şâd ediyor,
Kırk birinci ayeti meşhur Nahl Sȗresinin.
Kanat çırpıp uçuyor uzaklara gidiyor,
Ufuklarda yankısı sanki Cibril sesinin.

Zulme uğrayıp yurdu terk edenler vardır ya,
İşte onları bizler arzın güzel yerine
Yerleştiririz, onlar mutlu olur orada,
“Ama ah bir bilseler, ahiret ödülü ne”

Bu gurbet türküsünü söylerler her bir demde,
Güçleri tükense de kanat çırpar Simurglar.
Elbette mükâfatın aslı öbür âlemde,
Onlara Hak’tan ödül, Firdevsî armağan var.

Ama onlar insanlık için yanar tutuşur,
Kalblerinde tek sevda, bir tek insan kurtulsun.
Şefkatli yürekleri bu aşk ile kavrulur,
İsterse her birisi ölesiye yorulsun.

Eyyub-i Ensari’yi örnek almıştır onlar,
Hala Sultan ve Tarık pusuladaki ufuk.
Onları bilmeyenler sanki deli sananlar,
Ne bilsinler sonsuza gidiyor bu yolculuk.

İbrahim Ethem gibi terk etmişler dünyayı,
Silmişler Bilal gibi yârin yurdunu bile.
Gözlerler gurbet ilde yürekten maverayı,
Acılar ve çileler ile dönerler güle.

Süleyman öğretmenler, Ayşe muallimeler,
Midilli sahilinde ışık gören Hüseyin.
Sümeyra, Haticeler, çilekeş Nesibeler,
Daha nice kahraman kaydettiği tarihin.

Zindan duvarlarına yankısı vuran sesler,
Onlar da gurbettedir, zindan ışık okulu.
Allah Allah diyerek verilen son nefesler,
Zeki, Halime Gülsu ve Gökhan Açıkkollu.

Dinme bilmeyen azim, tükenmeyen bir ümit,
Onların kalblerini sarmıştır nurlar ile.
Yaşamazlar bu yolda ne med-cezir; ne gel-git,
Yana yana dönerler hizmet yolunda küle.

Simurglar gidiyorlar dünyanın her yerine,
Oralarda ölseler gam yemez, üzülmezler.
Bir yabancı ülkede bilmese de hiç kimse,
Taşı yıkılmış mezar onlara en güzel yer.

“Haydin dostlar gidelim yâr eline erelim
Gül cemalin görelim, nurlu bir an içinde.”*
Diyen andelip gibi derler onlar da daim,
“Hak yolda ölmek asıl; ha Çin’de ha Maçin’de.”

“Yeter ki Allah razı olsun bizlerden!” derler,
Kanat açıp uçarlar köylere, şehirlere.
Sevgi ve hoşgörüyü sunmak için giderler,
Çöllerde susuz kalmış, yetim ve öksüzlere.

Aşk kanadını açmış uçuyorlar dört yöne,
Kar-kış, yağmur demeden cesur göç Simurgları.
Bu gurbetler sürecektir kim bilir kaç sene,
Başlarında değildir, kalbte fetih tuğları.

*Kırık Mızrap

Bu yazıyı paylaş