Vatandaş Gazeteciliği ve Sosyal Medya

Çağımızda iletişimin hızı, zenginliği, bolluğu, çeşidi ve rahatlığı; hayallerin sınırlarını zorlamaktadır. Dijital teknoloji ve sanal âlemdeki yenilikler hayatın her sahasına ve bütün katmanlarına aynı hız, çap ve derinlikte, hemen sirayet ediyor. Özellikle telefonunun avuca sığması ve cebe girmesinden sonra, pek çok kavram ve müessese yapı ve şekil değişikliğine uğradı.

Yakın zamana kadar telefon sadece sesli iletişim vasıtası olarak bilinirdi. Sesin yanı sıra fotoğraf, görüntü, yazı, şekil, müzik gibi pek çok eserin, nesnenin ve içeriğin telefonla nakledilebilir hale gelmesinden sonra, hayatta bambaşka açılımlar ortaya çıktı. İnternette şahsî blog sayfalarında günlüklerin tutulması ve görüşlerin paylaşılması; bilgisayar, tablet veya cep telefonu üzerinden, dünya çapında insanların bir araya gelerek kalıcı bir sosyal ağ tesis etmeleri; olaya münhasır ve geçici bir sanal ortamda toplanma ve haberleşme imkânı sunan uygulamalar; video, müzik, resim ve kitap paylaşımı gibi belli bir konuya hasredilmiş ve insanların hizmetine sunulmuş ortamlar; sürekli güncellenmeye açık lügat ve ansiklopedi siteleri, artık günlük hayatımızın birer parçası haline gelmiştir.

“Medya” da teknoloji ve bilişimin yenilikleriyle kendini yenileyen, değişime ve dönüşüme uğrayan kavramlardan… Gazetecilik hem profesyonel hem de çoğu kimsenin imrendiği, itibarlı bir meslekti. Kolaylıkla ulaşılamayacak mesafede olan bu meslek, artık herkesin parmaklarının ucuna kadar gelmiş durumda.

İnternet çağının başlangıcında bilgi ve eser, tek taraflı üretilip kamuoyuna sunuluyordu. Sonradan tüketicilerin veya hizmet alanların da bilgiye ve esere katkı sağlaması, üretime iştirak etmesi mümkün olmaya başladı. Birincisine “web 1.0,” bu yeni nesil anlayış ve uygulamaya da “web 2.0” adı verildi. Derken arama motorları ve akıllı yazılımların (semantik ağ) da devreye girmesiyle “web 3.0” denilen, kullanıcıların katkısına, bilişim teknolojilerinin imkanları eklenerek yeni sonuçlar, eserler ve seçeneklerin üretildiği ortamlar gelişti. Şimdilerde “web 4.0” kavramıyla isimlendirilen son nesil donanım, uygulama ve mecralarda, akıllı yazılımlar ve suni zekâ yardımıyla, büyük veriler analiz edilerek, veri madenciliği teknikleri kullanılarak, katma değerler üretilmektedir. Bütün bu gelişmelerden ve yeniliklerden tabiatıyla medya faaliyetleri de etkilenmektedir. Klasik anlayışı büyük ölçüde değiştiren ve dönüştüren bu gelişmeler sürecine aynı zamanda “Yeni Medya” da deniyor. Yeni medya sayesinde sade yurttaşların da medya faaliyetlerine katılmaları ise “vatandaş gazeteciliği” olarak adlandırılıyor.

Yeni Medyanın Yerinde Kullanımı

İnsanlığın hep kemal istikametinde seyri için, varlık âleminde insanoğlunun istifadesine ve tasarrufuna sunulmuş kaynak, nesne ve vakıaların yaratılış gayesine uygun bir şekilde kullanılması gerekir.[1]Elbette medya da buna dâhildir. Bütün fikirlerin özgürce ortaya çıkmasına zemin hazırlama, bunların yine özgürce müzakere, münazara ve muhakeme edilmesi, sonra da içlerinden en iyisinin seçilip uygulanması, toplum için maksimum faydayı sağlayacaktır. Bu insan-toplum, devlet ve hukuk üçgeninde, hâlihazırda en mükemmel sistem olan sosyal hukuk devleti veya demokratik toplum düzeninin temeli ve en önemli unsurudur. Ayrıca Allah’ın razı olduğunu beyan buyurduğu bir husustur:[2]“O halde sözü dinleyip sonra da en güzelini tatbik eden kullarımı müjdele! İşte onlardır Allah’ın hidâyetine mazhar olanlar ve işte onlardır akl-ı selim sahibi olanlar.”[3]Çünkü her türlü fikrin özgür ortamda harmanlanmasıyla toplumdaki bütün fertler, yönetimdeki hem karar alma hem de denetleme süreçlerine katılabilmektedir. Yeni medya da bunun ucuz, hızlı, yaygın, kolay ve verimli bir vasıtasıdır. İslam’daki istişare ve şura müesseseleri de bunu gerektirir. Aslında bu anlayış, hem İslam hem de Batı medeniyetinin tam mutabakatla örtüştüğü bir sahadır.

Her nesne ve varlık iyiye de kullanılabilir, kötüye de. Ateş ve bıçak, yemek yapmak için de kullanılabilir, cinayet işlemek, yakıp yıkmak için de. Tabiatıyla medya da böyledir. “Medya, ismi üzerinde, bir ortam, bir araçtır. O, bir câninin elinde öldürücü bir silah, tefessüh etmiş birinin elinde ahlaksızlığı yayan bir vesile, toplumsal sorumluluğunun farkında olan bireylerin elindeyse yeryüzünü cennete çeviren bir efsunlu iksir olur. Bugün pek çok zararlı düşünce, silik söz ve fena görüntüler, maksat ve gayesinin çok çok önünde bir sür’at ile medya vasıtalarıyla yayılmakta ve maalesef taraftar da bulmaktadır. Özellikle gerek din, gerekse ideolojileri adına dünyayı kana bulamaya kalkışanlarla sorumsuz yayıncılık yapan medya arasında paradoksal bir ortak yaşam ilişkisi bulunmaktadır. ‘Ne kadar kan, o kadar manşet’ mantığıyla gazetecilik yapanlar, bilerek veya bilmeyerek toplumu terörize etmekte ve teröristlerin ekmeğine yağ sürmektedirler.”[4]

Aynı kaynakta muhterem müellif, hem medyanın aslî gayesini izah etmekte, hem bunun unsurlarını ve esaslarını sıralamakta, hem de yeni medyada şimdiye kadar klasik medyada düşülen hataları tekrarlamamak için yapılması gerekenleri açıklamaktadır.

Ezcümle:

  • “Geleneksel medyamız, internet ve mobil iletişim imkânlarının sağladığı bilgiye ulaşımın daha hızlı yolları karşısında bocalıyor. İnsanımız hız ile derinlik arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında post-modern kültür onu hızı tercih etmeye ve nihayet ciddi teemmül ve i’mal-i fikir isteyen konuları bile sloganvari kısa cümlelerle ifade etmeye zorluyor. Uzun vadede bunun düşünce ve algı mekanizmalarımızı da şekillendireceği izahtan varestedir.”
  • “Artık gençlerimiz birkaç yüz kelimeden ibaret primitif bir dille iletişim kuruyor… Genç kuşakların klasiklerimizden koptuğu bir dönemde dilin zenginliğinin gelecek kuşaklara aktarılması konusunda medyamıza daha da büyük bir görev düşmektedir.”
  • Eskiden “evrensel kabul gören medya etiği ve tarafsızlık kuralları bile medya grup çıkarları söz konusu olduğunda göz ardı edilebiliyordu. Henüz embriyonik bir aşamada olan yeni medya veya yaygın kullanılışıyla 2.0 Gazetecilik, bir etik değerler manzumesi oluşturma şansını kaçırmış değildir.”
  • “İnteraktivite oranı, geleneksel medyaya göre çok daha yüksek olan yeni medyanın okur ve izleyicileri aynı zamanda müfettişleridir de. İçerik kontrolünün geleneksel medyaya kıyasla çok daha zor olduğu yeni medya, böylesi bir teftiş mekanizmasını daha baştan kurmazsa, kutsal bir meslek olan haberciliğin zamanla bir eğlence sektörüne dönüşmesi kaçınılmazdır.”
  • “Geleneksel medyanın önemli bir sorunu, kendi milletlerinin değer ve kültürlerinden kopuk olmalarıydı. Bu kopukluk bazen medya kurumlarına trajikomik denilebilecek hatalar yaptırabiliyordu. Artık küçük bir köy haline gelen dünyamızda gazetecilerin bırakın kendi okur ve izleyicilerinden, dünyanın genelinden bile kopuk olma lüksü kalmamıştır. Yeni medya daha baştan kendisini farklılıklara karşı kuşatıcı, barış içinde, bir arada yaşama kültürünü teşvik edici ve her din ve kültür grubunu kendileri için de kabul edilebilir vasıflarla tanımlayıcı bir olgunluk seviyesine getirmelidir.”
  • Medya ideal toplumun nasıl olması gerektiği üzerinde durmalı; topluma sadece bir ayna değil, rehber olmalıdır. Merak uyarıcı şeylerle okuyucu bulmak için milletin kirli çamaşırlarını ortaya çıkarmak, gizli kapaklı yapılan işlerini fâş etmek gibi menfi tavır ve tatbikatlardan kaçınmalı; özel hayatın gizliliğini ihlal, ardı arkası kesilmez iftiralar, karalama kampanyaları ve karakter suikastlarına kadar varabilen çarpıklıkları irtikâp etmemelidir.
  • “Toplumla medya arasındaki karşılıklı yozlaşma veya karşılıklı olgunlaşma ilişkisi, bir hermönetik döngüyü andırır (unsurlar birbirinden müstakil değildir). Biri anlaşılmadan öteki anlaşılamayacağı gibi, biri reform edilmeden diğeri de reform edilemez. Bu açıdan sadece medyamızın değil, toplumun bütün hayati kurumlarının insan hak ve özgürlüklerine saygı, barış içinde birlikte yaşama, hoşgörü ve nihayet din ve kültürler arası diyalog çabalarını sahiplenmesi gerekmektedir.”
  • Medyada tekelcilik önlenmeli; sahiplikte şeffaflık sağlanmalı; hem reklam ve ticaret sektörü ile hem de devlet ve siyaset makamlarıyla iş ilişkileri sebebiyle bağımlılığın önü alınmalıdır.

Vatandaş gazeteciliği veya yeni medya vasıtasıyla gazete, haber, muhabir, demokratik katılım, sosyal sorunların müzakeresi, bunların usul ve yöntemi gibi kavramların muhtevası değişime uğramış ve bu mefhumlar yeniden tanımlanmıştır. Artık yeni medya sayesinde e-demokrasi döneminden söz edilmektedir.

Anonimleştirme ve Şifreleme

İfade özgürlüğünün, demokratik müzakerenin veya istişare kurumunun layıkıyla ve tam kapasite ile gerçekleşebilmesi için ilave bazı tedbirler de öngörülmüştür. Bunlardan bazıları; sosyal medyada veya sanal âlemde kimlik bilgilerinin özellikle gizlenmesi, müstear isim, anonimleştirme, rumuzlaştırma, içeriklerin şifrelenmesi, verinin ilk kaynaktan son hedefe varıncaya kadar şifreli şekilde nakledilmesi, haberleşmenin gizliliği gibi esaslar ve uygulamalardır. Buradaki maksat, akıllara gelen her türlü fikrin, hiçbir korkuya, çekinceye ve endişeye takılmadan özgürce ifade, münazara ve müzakere edilebilmesidir.

Rumuzlaştırma, ilgilinin gerçek kimliğini okuyucudan gizlemek maksadıyla, kişinin açık ismi yerine sadece baş harflerinin veya temsili harflerin yazılmasıdır. Anonimleştirme, bilgi ile sahibi, ilgilisi veya yazarı arasındaki irtibatın koparılması, kesilmesidir. Böylece bilgiler istatistik, bilimsel araştırma, kültürel faaliyet, tarih araştırması, demokratik müzakere gibi meşru amaçlar için kullanılabilir hale getirilmiş olur. Şifreleme ise haberleşme veya bilginin matematiksel olarak belli anahtarlarla değiştirilmesi, bozulmasıdır. Ancak doğru anahtarı kullanabilenler bilgiyi anlaşılabilir, kullanılabilir hale dönüştürebilir. Haberleşme zaten gizlidir. Hemen bütün uluslararası metinlerde ve anayasalarda, haberleşmenin gizli olduğu teminat altına alınmıştır. Gizlilik hem haberleşme konusunun içeriğinden hem de amacından kaynaklanır. İçerikten maksat, sözgelimi kişilerin aile efradıyla haberleşmeleri gibi hususlardır. Amaçtan kastedilense, mesela iktidarın uygun görülmeyen bir icraatının eleştirilmesi, yanlış bulunan uygulaması ile mücadele edilebilmesi, karşı yönde örgütlenme hakkının kullanılmasıdır. Otoritenin engeliyle karşılaşmamak için de elbette bu meşru çalışmaların gizli yapılması gerekir. Muhalefette bulunma ve hataya karşı çıkma, hem İslam hem de demokrasi için olmazsa olmaz bir unsurdur.

BM İnsan Hakları Konseyi Kararı ve Yargı İçtihatları

Sosyal medyanın bu önemi ve özelliği sebebiyle, BM İnsan Hakları Konseyi, 22/05/2015 tarih ve A/HRC/29/32 sayılı kararıyla, devletlere, özel sektöre ve sivil topluma bazı tavsiyelerde bulunmuştur.[5]

Buna göre şifreleme ve anonimlik; dijital çağda, düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılmasında gerekli mahremiyet ve güvenliği sağlamaktadır. Devletler negatif yükümlülük olarak, haberleşme ve sosyal medyada şifreleme ve anonimleştirmeyi meşru görmeli, suç olarak kabul etmemeli, yasaklamamalı ve müdahale etmemelidir. Pozitif yükümlülük olarak da, şifreli ve anonim haberleşmenin güvenli, hızlı, kolay ve ucuz şekilde sağlanması, güçlendirilmesi ve geliştirilmesi için mevzuat ve alt yapı hizmetleri bakımından gerekli düzenlemeleri ve yatırımları yapmalıdır. Keza özel sektör ve sivil toplum kuruluşları da ticarî veya sosyal faaliyetlerini bu ideal ekseninde sürdürmelidir.

AİHM de haberleşme konusunda açıklanan özgürlük alanına yapılan müdahalelere müsaade etmemektedir. İletişim veya haberleşmenin tespiti ve kaydedilmesine yönelik kararlarda, 1) izleme ve iletişime müdahale kişi bazlı olabilir, 2) şüpheliyi ve suç teşkil eden fiili tanımlamayı sağlayacak somut unsurlar bulunmalıdır, 3) dolayısıyla toptancılık anlayışıyla alınan, herkesi kapsayan veya bir uygulamanın, kaynağın bütününe teşmil edilen kararlar hukuka ve usulüne uygun değildir.[6]Hatta AİHM, bütün dünyada ittifakla mücadele edilen bir konu hakkında bile polisin hâkimden karar almadan IP adresleri üzerinden kimlik tespitini hukuka aykırı bulmuş ve hak ihlaline hükmetmiştir.[7]Elbette bu konuda karar verecek hâkim veya mahkeme de bağımsızlık ve tarafsızlık ilkelerine uygun olmalıdır.

Hukukun ve aklın evrensel ilkelerinin ve içtihatlarının tespit ettiği çerçeve bellidir. Bu çerçeve ve eksenden sapılmadığı sürece insanlık huzur ve sükûn içinde kemale erecektir.

Dipnotlar

[1]Gülen, Fethullah, “Dinin Afeti Üç Zümre”, Bamteli Sohbeti, 19/10/2014; Gülen, Fethullah, Kalbin Zümrüt Tepeleri 3, “Nefis”, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 253 vd.; Gülen, Fethullah, Çağ ve Nesil 9, Sükûtun Çığlıkları, “Allah Karşısındaki Duruşuyla Mü’min”, İstanbul: Nil Yayınları, 2008, s. 159; Gülen, Fethullah, Kırık Testi 15, Yolun Kaderi, New Jersey: Blue Dome Inc, 2016, s. 149, 229, 425.

[2]Kurucan, Ahmet; İslam’da Düşünce Özgürlüğü, İstanbul: Zaman Kitap, 2007, s. 69.

[3]Zümer Sȗresi (39), 18. ayet. (Kur’an-ı Hakim’in Açıklamalı Meali, Prof. Dr. Suat Yıldırım, İstanbul: Işık Yayınları, 2004.

[4]Gülen, Fethullah, “Asya ile Avrupa Arasında Medya Köprüsü Forumu” için gönderilmiş mektuptan, Moskova

2014: t24.com.tr/haber/gulen-siyasetciler-nefret-vaizligi-yapiyorsa-medya-da-bundan-etkilenir,260449.

[5]www.ohchr.org/EN/Issues/FreedomOpinion/Pages/Annual.aspx; undocs.org/A/HRC/29/32.

[6]AİHM, İkinci Daire, Sezgin TANRIKULU / Türkiye, BN: 27473/06, KT: 18/07/2017.

[7]AİHM, Dördüncü Daire, Benedik / Slovenya, BN: 62357/14, KT: 24/04/2018.

Bu yazıyı paylaş