Sosyal Travmalarla Baş Etme Yolları

İnsanın ruhî, zihnî ve nefsî veçhesiyle alakalı rahatsızlıklar, bütün dünyada kalıcı komplikasyonlara en çok sebep olan hastalıklardandır. Dünya Sağlık Örgütü’nün 2004 yılı verilerine göre depresyon, insan sağlığını olumsuz etkileyen en önemli unsurlar arasında tespit edilmiştir. Başka bir ifadeyle, insanların günlük hayatlarını aksatacak şekilde problemler yaşamalarının önemli bir sebebi depresyondur. Kaldı ki anksiyete (kaygı), psikoz ve travma sonrası stres bozukluğu gibi rahatsızlıklar da oldukça yaygındır.

Tıp bilimi uzmanları; sağlığı, sadece hastalık ve sakatlık durumunun olmayışı değil; bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali olarak tarif eder. Yani sağlığın beden, ruh ve sosyal ilişkiler şeklinde üç saç ayağı vardır. Ruh ve nefis sağlığı çalışanlarının topluma anlatmakta en çok zorlandığı kısım tam da budur. En gelişmiş toplumlarda bile ruh ve nefis sağlığı ile ilgili konular, kötü etiketlerden kurtulamamıştır. Bu durum, muhafazakâr kesimlerde ise had safhadadır.

“Manevi hayatıma dikkat etmediğim için böyle oluyor.” “Psikiyatriste gittiğimi duyarlarsa, bana deli derler.” “Üç harfliler musallat oldu” gibi düşünceler, insanların uygun tedavi almalarını engelliyor veya geciktiriyor.

Her insan biyolojik yapısı ve yaşadığı hayat açısından eşsizdir. Ferdin herhangi bir zihnîveya ruhîrahatsızlık ile mustarip olması, beynindeki nöronların yapıları, karakteri, sağlık durumu, hayatta karşılaştığı stres, ailesinin sağlık durumu, genetik faktörler, yetiştiği çevre gibi birçok sebebe bağlıdır. İnsanın manevi durumu elbette önemli bir dinamik olmakla birlikte, ruh ve nefis sağlığının korunmasında tavsiye edilen metotların tatbik edilmesi de esbaba riayet bakımından ehemmiyet arz eder.

İnsanın ruhu, kalbi, aklı ve nefsi; hayatta yaşadıklarıyla doğrudan ilişkilidir. Günlük hayatta karşılaşılan iyilikler ya da kötülükler ruha tesir eder. Bazen bu tesir o kadar büyük olur ki kötülük çoktan geçmiş olsa bile etkisi bir hayat boyu sürebilir. Ağır ve olumsuz hadiselerden sonra dünya genelinde yüzbinlerce insan ciddi psikolojik travmalara maruz kalmaktadır. İnsanların kardeşlik hukukuyla ellerinden geldiğince başkalarına yardım etmeleri takdire şayandır. Bu şekilde insanların maddi ve görünen yaraları sarılabilir. Peki ya görünmeyen yaraları? Toplu travmalar, soykırımlar, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları, siyahların köleliği üzerine daha önce yapılmış çalışmalar gösteriyor ki böyle toplumlarda irtidat, deizm, ateizm ve nihilizm yelpazesinde savrulmalar olabiliyor. Bu örselenmelerin psikolojik tesirlerinden sıyrılmak, nesiller sürebiliyor. Hatta travmayı hiç yaşamamış olsalar bile, sonradan gelen nesillerde zihnîve ruhîproblemler görülebiliyor.

Yüz binlerce insanın bedenîbir rahatsızlığı olmasa bile ruhî ve zihnîproblemler, önemli bir kesimde, kalıcı rahatsızlıklara sebep olabilir. Kalıcı komplikasyonlarla ilgili önemli bir husus şudur: Çoğu zaman bu tür rahatsızlığı olan bir hastanın bütün ailesi bu durumdan etkilenir. Aile fertleri, hastanın bakımını üstlenmek zorunda kalır. Bazen de hasta, aile fertlerine zarar verebilir.

İnsanlara maddi yardım çok önemlidir, ancak asıl büyük tehlike, insanların manevi dünyalarında oluşan yaralardan dolayı kaynaklanabilir ve bu konuda acil tedbirler alınması gereklidir.

Peki, bu tedbirler neler olabilir?

Bu konuda Dr. Frantz Omar Fanon şunları ifade etmektedir: “Tiranlar, psikolojik tekniklerini her zaman insanlarda kafa karışıklığı ve tahribat oluşturmak için kullanmış, onları korkutarak ve daha azına razı olmaya zorlayarak hipnotize etmişlerdir. Sonuç, nesiller boyu aktarılacak, kolektif bir travma olmuştur.

Kolektif travma; farkına varma, hatırlama, dayanışma, sosyal terapi ve yardımlaşma gibi kolektif gayretlerle hafifletilebilir.”

Kolektif travma, bir topluluğun maruz kaldığı herhangi bir travmadır. Bu travma; savaş, siyasi şiddet veya işkence gibi bir sebebe dayanabilir. Kolektif travmayı hafifletmek için Dr. Fanon şunları tavsiye ediyor:

Farkına varma: Travmaya uğramış kardeşlerimizin acılarının farkına varalım. Yaşadıklarını anlatmak isterlerse, dinleyelim. Bir daha anlatmak isterlerse, yine dinleyelim. Ağlamak isterlerse, rahat bir ortam sağlayalım. Konuşmak istemiyorlarsa, konuşmaya teşvik (zorlama değil) edelim. Fırsat oldukça onları takdir edelim. Gerekirse onlara yaptıkları fedakârlıkları unutmadığımızı gösteren ödüller, nişanlar verelim.

Hatırlama: Travmaya maruz kalmış insanları hatırlama, onlara yaşadıklarını boşuna yaşamadıkları hissi verir ve onları rahatlatır. Soykırımı anma günleri, şehitleri anma günleri gibi günler bu yüzden vardır. Mesela, Kore gazilerinin her yıl gaziler gününde ne kadar mutlu oldukları görülür. Bu günlerde kalpler birlikte atar. Neden mağdur olmuş insanlar için bir anma günü olmasın? Bu günde yapılacak faaliyetler,  bu mağdurların kendilerini daha iyi hissetmelerini temin edecektir.

Dayanışma: Farklılıklarımız olabilir, fakat yaşanan bu acı hadiseler karşısında herkesin kenetlenmesi, mağdurların acısını dindirici bir unsur olacaktır.

Bu süreçten kazanan olarak çıkmak, Asr suresinde ifade edildiği gibi, “Salih amel işleyip birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler”den olmakla mümkündür.

Toplumsal terapi: Bu travmayla ilgili geniş kitlelere ulaşabilecek internet siteleri hazırlanabilir, sosyal medyadan istifade edilebilir. Günümüz travmaları için, “nasilbasederim.com” gibi İnternet siteleri olsa da mağdurlara ümit ve teselli veren, onların manevi yaralarına deva olan, ek çalışmalara ve girişimlere ihtiyaç var.

Yardımlaşma: Bu travmayı atlatmak için herkes elinden geleni yapmalı. Terapist sağlayacağı terapiyle, hukukçu hukukla,  bilim insanı yeni yollar araştırarak, ev hanımı misafirperverliğiyle, herkes elinden geldiğince, mağdurlara yardımcı olmalı.

Kolektif gayret: Allah’ın izni ve inayetiyle, bu badireleri atlatmada önemli bir unsur, dört tane 1’in yan yana gelerek1111 olması, kalplerin birlikte atması, kısacası ihlas ve uhuvvet olacaktır. Evlerine dönen gaziler üzerinde yapılan çalışmalar, sosyal desteği olan gazilerde travma sonrası stres bozukluğunun, desteği olmayanlara göre çok daha az görüldüğüne işaret etmektedir.

Kaynak

Briere, John N.; Catherine Scott, Principles of Trauma Therapy: A Guide to Symptoms, Evaluation, and Treatment, Thousand Oaks, CA:Sage, 2014.

 

Bu yazıyı paylaş